İçeriğe geç →

SYKLMLR Yazılar

diğer her şey sabitken 6/15

Bugün yağmur yoktu. Bugün kadın da yoktu. Eve gelip internetten sırayla şunları aradım ben de: -l’absante -sonrası kalır-edip cansever -gülibrişim ağacı -aziza maria magdelena -öncesi de kalır -tafta kumaş -usta beni öldürsene -online germany -homerosun ilk kullandığı kelime -mezmurlar -gubbio katedrali -sakarya kamp alanları -kral v.joao -por favor -alman turşusu -tejo nehri -anevrizma -capela de sao miguel -kitsch -elmas-iş -triumph of steel -barış pirhasan filmleri -pepuk kuşu efsanesi -ananas kaynatmak -felah suresi -terasta soba -doğu roma -perapalasta bir bomba hadisesi -tarhun -evde bisiklet -işkodra nerededir -je voudrais lettres de mon moulin d’alphanso daudet? -yesterday is here -hitlerin polonyaya girişi -çift…

Yorum Bırak

diğer her şey sabitken 5/15

Yaşlı kadın ben ne dersem diyeyim kabın delik olduğunu kabul etmiyor. Yardım etmek için elindeki faraşı almaya davranıyorum. Omzunu silkip gücenmiş bir kız çocuğu gibi dudağını sarkıtıyor. Bu sefer ne bakıyor ne gülüyor. Umursamadan devam ediyor. Eve gelip internet sırayla şunları arıyorum: -ne pars pas -the smiths -cezenne -leyla erbil -hudson nehri okulu -cuir de russie -panagia ne demek -uzak doğu tur -iki şehrin hikayesi hangi dönem -çilek reçeli -online germany -kari -selamsız bandosu -alaminüt -dolar yorum -tahinli karnabahar -tiffany’de kahvaltı -nevzat erkmen -keltler -janr -resmi gazete -hai kai -telgrafta stop -gülabdan -there is a house in new orleans hikayesi…

Yorum Bırak

diğer her şey sabitken 4/15

Bu sabah dikkat ettim; kadının elindeki kap delik. Faraş ile topladığı tüm sular yoğurt kabından etekliğine doğru süzülüyor. Yanına gidip “teyze bu kap delik” diyorum. Soluk yeşil gözleriyle bakıyor bakmasına ya görmüyor beni. “Teyze niye her sabah bu suları süpürüyorsun? Canına yazık bak akar gider onlar” diyorum. Uçurumun kıyısı gülümsemesiyle kaldığı yerden devam ediyor. Eve gelip internetten sırayla şunları arıyorum: -deli kadın hikayeleri -liman lokantası karaköy -postür -zülüf siyah -oğlak yayınları -tirşe ne demek -salçalı makarna -gostivar belediyesi -royal albert hall full konser -vardar ovası -ponza lastiği -yargıtay ceza genel kurul 2016 -kollektif tasarım -gargoyle -montag coffee -pazı kavurması -gotlar…

Yorum Bırak

diğer her şey sabitken 3/15

Tüm gece yağan yağmur gün ağarırken kesildi. Başı çatkılı, üstünde dirsekleri eprimiş dizine kadar inen vişne çürüğü bir hırka, boynunda el örmesi siyah bir atkı, soğuktan korunmak için iyice dolamış boynuna. Yine elinde o faraş ve pis yoğurt kabı. “Kolay gelsin teyze” diyorum yanından geçerken. Başını hafifçe kaldırıyor. Gözleri soluk yeşil. Dudağının kenarında aşina olmadığım bir gülümseme. Hiçbir şey demeden belini büküp işine devam ediyor. Eve gelip internetten sırayla şunları arıyorum: -yabancı -selanik örgü -herman miller eames lounge chair -datça hayıtbükü -adalet bakanlığı -pirinç kalem -güzelbahçe bağları -bozcada iskelesi -karen ne demek -napoli çarşısı -gişeng -kadri öztopçu -lahana çorbası -bauldera…

Yorum Bırak

diğer her şey sabitken 2/15

Her sabah yolumun üzerinde gördüğüm, faraş ve pis bir yoğurt kabıyla evinin önünde birikmiş yağmur sularını temizlemeye çalışan yetmişini aşkın bir kadın. Eve gelip internetten sırayla şunları arıyorum: -birleşmiş milletler yaşam süresi -mezgit fileto -wannsee gölü hikayesi -nastroy blue -ikinci el arşe -24 temmuz 1660 -altın yorum -acre -rosita serrano -torino -mayerling faciası -cafe guerbois paris -diğergamlık -hanut -cesare pavese -kreşendo -karntner sokağı -mor lahana lapası -2046 izle -helmelenmek -mıhsıçtı -chateau d’yquem -ispanyolet kilit -fırında peynirli kabak -hoyra kızı -moleskine a5 defter -ovabükü -dünya göz randevu -yeşil elmalı mezgit -sevr anlaşması -paysage -mukbang-asmr -assos ayvalık arası kaç km -nedim gürsel…

Yorum Bırak

diğer her şey sabitken 1/15

“-kim yapar en kıyağını çayın? -sen. -kim çalar en Mozart’ını ıslığın? -sen. -ama yağmur altında… -ama yağmur altında…” (İrfan Yalçın – Yorgun Sevda) Yağmur yağıyor. Yağmur birkaç gündür hiç durmaksızın yağıyor. Hiç tövbesi yokmuş gibi, boş yere yemin eder gibi izansız yağıyor. Eve gelip internetten sırayla şunları arıyorum: -yağmurlar ne zaman biter -yeremya peygamber -hector berlioz -kırmızı kedi yayınevi -la case de papel -stockholm -guy fawkes gecesi -gainsborough’un mavi gece tablosu -şişhane şimal sokak -nöbetşekeri -arnuvo tarzı -madaralı roman ödülleri -selçuk baran -tukidides-salazar -bubenrg meydanı -bubenbergplatz bern -kirchendfeld köprüsü -kimyon ve mandalina -kalafat nedir -kastanyet -mayerling av köşkü -kuleli askeri…

Yorum Bırak

Ördek başı yeşili kadife ceket ve Schrödinger’in kedisi – 14

Şu Tekeli’ye öğretemedim bir türlü. Birinci kadeh peynir ve kavun içindir. İkinci kadehle zeytinyağlılar, üçüncü kadehte ara sıcaklar gelir. Dördüncü kadeh ana yemek içindir ve beşinci kadehin ortasına kadar sürer. O son yarım dublede kaymaklı ayva tatlısı gömer kalkarsın. Ha mekan sahibi baktı yüke geliyorsun bir tek yolluk da o atar, ayrı hesap. Dinlemiyordu beni. Sarhoş gözlerini devirip kilimin üzerinden  kalktı. Az öteye işemeye gitti. Erzurum’dan Antalya’ya beyaz eşya işi almıştık.  Niğde’ye girdiğimizde  gözümüzü kestirdiğimiz bir dere kenarına kamyonu çektik. Ateş yaktık. Rakıyı soğuttuk. Bir büyük bitti. Geldiğinde ellerini derede yıkadı. Haziran ortasıydı, hava açıktı. Alabildiğine yıldızdı. Kayseri çıkışı aldığımız…

Yorum Bırak

THE GUNNER’S DREAM 3 (ENDLESS RIVER)

  (Taner’e…) Adnan hastaneden çıktıktan sonra pazarlarda sigara satmaya devam etti. Bir gün sigaralarını çaldığını düşündüğü biriyle yine tartıştı ve hastaneye geri yatırıldı bir daha çıkmamacasına. İki haftada bir ziyaret ettim onu. Her seferinde ona mandalina götürdüm. Ağzından tükürükler saçarak sigaralarının nerede olduğunu sordu tekrar tekrar. Yine onları içtiğimi söyledim , o da salınımlarına devam ederek mandalinaları kabuklarıyla yemeğe devam etti. Bunlar bilinen hikayelerdir. Adnan bizim kasabanın delisiydi ve bir gece ansızın ölüverdi. Çok eskiden beri ölüydü ya o gece niye öldüğü gereksiz bir hikayedir. Adnan ölmüştür. Adnan gibi adamlar ölmez diyenlere inat ölmüştür. Cenazesinde hastanenin idari işler müdürü, ben,…

Tek Yorum

Yağmurlu Hikâye

Hasan, dedim yağmur var etfaiye suyu gibi, hiç çıkma, kal burada. Gece on bir mi, on iki mi neyse artık. Ben onu dedikten sonra tamam gibisine kafayı salladı. Ben de kalktım mutfağa gittim rakıları tazelemeye. Elimi buzdolabına attım, çat dış kapının sesi geldi. Lan hayırdır filan, seslendim bir iki Hasan, Hasan, adam bastı gitti. İyi dedim, ne diyim. Kendime rakıyı koydum, ekmek kestim, bi’ kase yoğurt aldım geçtim geri salona. Neşet açtım bi’ tane güzelinden. Bir Neşet, ardına bi tane daha, bi tane daha… Aradan yarım saat geçti kapı çaldı. Hayırdır inşallah diye mırıldanarak kalktım, gittim açtım, gelmiş bizimki. Elinde…

Yorum Bırak

ziyaret

Friedberg (Hessen) ‘deki kilisenin ‘gelin kapısı’ na bakan meydandaki bankta oturuyorum. Mevsime uygun çürümüş yaprak ve domuz sosisi kokuyor hava. Öğleden hemen sonrası. Güneş var ama ısıtmıyor. Var ama hava grimsi. Kilisenin çanı çalmaya başlıyor. Çan…Bu kasabada doğdum ve bebeklik-çocukluğum bu kasabada geçti sayılır. Nasıl ki Türkiye’de öğle ezanında sokaklarda kimse olmaz, bu çan çan’lar onu anımsatıyor. Kimse yok etrafta. Çocukluğumun (hem Almanya hem Türkiye’deki) o güneş tepede yalnızlığını ansıyorum. Önümdeki havuz durmadan su fışkırtıyor. Avrupa demek; taş ve su demek, diyorlar… Gelin kapısı önünde sigara ucuna sigara ekliyorum. Bir saat kadar önce Bahnhof str.13’deki baba (çocukluk) evine uğramıştım. Yıllar…

Yorum Bırak

SANA HİÇ DOLMAKALEMİ ANLATTIM MI? – 3

Ne umduk, ne bulduk şu süfli yaşamdan. Elimizde kırık uçlu bir kalem, parmağımızda kağıt kesiği. Tökezledikçe kalem, mürekkebi emiyor kağıt. Emdikçe inceliyor. İnceldikçe en ufak harekette yırtılıyor-kalemde birikmiş düşenceler. (Yırtılmış bir kağıt kadar inceliksizsiniz) Sana hiç bir kalem anlattım mı ben? KLM kökü yaralamak manasına gelir aynı zamanda. KLM-kalem-yazmak-yaralamak Seni hiç yaraladım mı ben? Dolmakalem bile kırılır, mürekkep kağıt üstünde dağılır, yazı biter, düş başlar. Dolmakalem yazmadıklarımı dahi unutmaz. Ne ki kağıt kesiği başka bir acıya benzemez.

Yorum Bırak

Funda diye bir ablamız vardı – 6

Zehra’nın hikayesinin bittiğidir. Buz gibi bir hava, keskin bıçak gibi bir ayaz. Soğuk, gözlerimi yaşartıyor, ellerimi kesiyor. Funda ablanın yanından ayrıldığım o öğleden sonrasının üzerinden üç kış geçmiş. Rüzgarın dalgalarında ince bir kar tozuyor… Bir sokağın köşesine sığındım. O günün akşamında kitabı masaya nasıl bıraktıysam uzun süre öylece kaldı. Bitiremedim. Sonbaharın gri yağmurları başladığında, dosyalardaki hikayeler kendi hikayemi ele geçirince, şehirdeki hayattan uzaklaştım. Evde, kitapları elden geçirip bir kısmını okumaya, bir kısmını sahaflara ayırdım. Haftasonları Tophane mahallesinde Funda ablanın evinin iki sokak altındaki yamaca kurulu bir butik otelin verandasında kitap okumayı adet edindim. Turistler şehirden bir bir ayrılırken otelin verandası…

Yorum Bırak

F.

canım pırasalı börek istiyor. annemi arıyorum evde pırasa var mı diye. “var”, diyor. “zeytinyağlı pişirdim.” telefonu kapatıyorum. tam da şu anda bu haberi beklermiş gibi oturuyorum odamda. önümde jose saramago’nun körlük’ü. T. bir günde okuyup bitirmiş, bir hevesle verdi bana. zorla yüz ellinci sayfaya kadar gelebildim. devamına mecalim yok. sonunu öngerebildiğim, onca edebiyattan sonra ancak ‘siyasi’ olarak nitelendirebileceğim bir tür. sevmiyorum. hele insanların leş hallerini anlatan hiç bir kitabı. leş leş leş. ne çok söyler oldum bunu son bir senedir. sayfaları rastgele karıştırıyorum; “kör adam o gece, rüyasında kör olduğunu gördü.” leş. kitabı kapatıp kalemliğimdeki yeşil kalemlerin uçlarını açıyorum. benim…

Tek Yorum

THE TREE OF LIFE – LACRIMOSA

Kafanda uydurduğun bütün kötülükler tükense, uydurup durduğun bütün iyilikler de tükenebilir, bazen hepsinden fazlasını görürsün. Düşünebileceğinden de kötüsü, düşünebileceğinden de iyisi… Bir savaşla karşılaşmış, bir sapıkla karşılaşmış veya şiddetle aşık olmuş. Yakıştırmaların tükenirse, işte o zaman ya dinden çıkarsın, ya da başlarsın kıyamet beklemeye. Tanrının tecelli ettiği yerdesindir.

Yorum Bırak

Musa

Musa. Sokaktaki her altı yüz kırk dört kişiden biri. Yirmili yaşlarının başında. Hiçbir şey verilmemiş her insan gibi, kendinin olmayan her şeyi istiyordu. Dişlerim çenemden aşağı birer ikişer yuvarlanırken bunu düşünüyor değildim tabii. Onun kadim sözleriydi bunlar. Cüzdanımı ısrarla isterken benim bir orospu çocuğu olduğumu ve boş zamanlarımda pezevenklik yaptığımı iddia ettiğinde satır aralarını okuyarak anlamıştım bunu. Dağarcığının en kıvrımlı küfürlerini bana saklamış gibiydi ve bunca yıldır sivrilttiği nefretini yüzüme vurduğu iki buçuk dakika içinde hepsini anlatmak istiyordu. Musa. Yüz yirmi yedi bin adaşı olan bir peygamber. Orta boylu, kahverengi saçlı. Elindeki sopaya asa demek doğru olmayabilirdi ama kaşımla birlikte…

Yorum Bırak