İçeriğe geç →

SÜLEYMAN SEBA

İkinci yetmişliğin ortalarına gelince memleketi kurtarmaya başlamıştık tabii. Ne fikirler ne teoriler, ne galiz küfürler… Şöyle olurdu böyle olmazdı, Cia’lar Mossad’lar, de-facto durumlar, reel-politikler… O dakkaya kadar şen şakrak muhabbette olan Yusuf baba istifini hiç bozmadan sessiz sessiz dinliyordu bizi. Bazen gözü dalıyor, bazen konuşana doğru boş boş bakıyordu.

Nice sonra Coşkun, Yusuf baba’ya dönüp, “baba sen ne diyosun bu işlere, n’olacak bu ülke” deyince, Yusuf baba, “Coşkuncum” dedi, hafif de dili dolaşarak, bizim, dedi malzemeci Süreyya’yı bilirsin”. Coşkun biliyorum manasında başını sallayınca Yusuf baba bize dönüp, Beşiktaş’ın malzemecisi, otuz senelik, diye açıkladı. Biz de hikayenin devamını merak eden gözlerle başımızı sallayarak onayladık açıklamayı. “Bu, zamanında Seba’ya gidiyor Coşkuncum. Tam evlilik arefesi. Beşiktaş da şampiyon olmuş, doksan iki senesi. Neyse, gidiyor başkana, diyor ki başkanım ben evlenecem, yalnız takım elbisem yok, bana bi maaş ikramiye ver de hani damatlık alayım hesabı tamam mı? Başkan da diyor ki, Süreyya diyor daha üç aylığımı almadım. Anlatabildim mi bilmiyorum. Şimdi aramızda bırak memlekete hükümet olmayı, Beşiktaş’a başkan olmayı da geçtim, kanarya sevenler derneğine hasbel kader başkan olup oranın parasını, imkanını kendininmiş gibi görmeyecek, avantasına bakmayacak adam olmadığı için bu memleket kurtulmaz kardeşim. Kurtaracak adamı da barındırmayız biz sen hiç merak etme. Avantaya taş koymak ister çünkü. Bu adama tribünler “Ahmet dursun Seba gitsin” diye bağırdı zamanında. Avanta dağıtmıyo adam yani çünkü. Orda Ahmet Dursun tabi işin kafiyesi. Esas mesele başka. Yiyen yediren adamı severiz. Yemeyen adamı anlamayız biz kardeşim. Mutlak bi çapanoğlu var deriz. İlla ki yiyor ama bize vermiyor deriz”. Sonra birden sesini yükseltip, tane tane “Yemiyor olma ihtimalini kaldıramayız Coşkun kardeşim biz” dedikten sonra, yeniden o ağır, tok sesiyle devam etti, “Çünkü bizim hizamızı bozar böyle adamlar. Sıfır noktamızı bozar, şakülümüzü, kılavuzumuzu, sabitimizi bozar Coşkuncum. Seviyor, sayıyor gibi görünürüz ama arkasını döndüğü anda başlarız bok atmaya. Deriz ki yaa geçen simit almış parasını vermemiş. Yedi tane evi varmış ama hepsi kaynının üstüne diyolar, ben diyenin yalancısıyım günahı boynuna yani deriz. Fırsat bulunca da alaşağı ederiz. Zararlıdır çünkü. Olmaz ya, yayılır mayılır mazallah adamlık”. Küçümser gülümsemesiyle rakısından bir yudum daha alıp, “o yüzden dalganıza bakın yani, siz kurtarın kafanıza göre ben dinliyorum sizi” diyerek bitirdi sözlerini.

Yusuf Baba’nın ateşli haline saygımızdan, bir süre düşünür gibi yaptık başlarımız önde. Derin derin iç çekenimiz de oldu, çok derinden anladım der gibi, pencereye dönüp gözleri dalanımız da. Sonra Coşkun kadehini kaldırdı, eyvallah abi, diyerek bağladı konuyu. Ardından da hatun muhabbetiyle devam ettik.

Sinan’la dünkü sohbetten ve Radikal.com.tr’de yer alan 29 Eylül 2014 tarihli “Beşiktaş’tan önce hayatımın amacı yoktu” başlıklı haberden esinlenilmiştir.

Kategori: DÜZ YAZILAR

Yorumlar

Yorum Yap >>