İçeriğe geç →

Series: An

AN – 32

Ayarlamak için güldürmesi gerektiğini biliyor kızları. Oteldeki hollandalı turiste kıt kanaat ingilizceyle anlatmaya çalışıyor göt lalesini. Kız bozulup kalkıyor. Anal seks teklifi sanıyor. İki gece sonra çok içkiliyken komiyi odasına çağırıyor, okey gel. Hayat bazen çok cömert davranıyor.

Yorum Bırak

AN – 33

Darmadağın ev, küflü ekmek. Tik tak voltasını atıyor saat. Tuzluk devrilmiş duruyor. On gündür bir kot iki kazak… Yine de sabah kalkıp duş alıyor. Saçlarını tarıyor. Saçlarını taraması şu demek; vazgeçmedim, daha sizi terketmedim. Saçlarını taramadığı gün bilin ki umudunu yitirmiştir. Artık o gün kanadı kırık göçmen kuşlara nasıl merhamet edilirse öyle davranılsın ister. İster ki bir esirin hüküm günü olsun. Fakat ani bir telefon… Sinemaya gidiyoruz diyor arkadaşlar. Sigarasını yarım unutup koşuyor. Evde gölgesini bırakıyor. O sıkıcı gölgeyi… Gölge, sigaranın kalanını oturup içerken söyleniyor. Yok bu adamla olmayacak. Bu nasıl hüzün. Varıyor sinemaya iki kilometre sonra. Genç adam da…

Yorum Bırak

AN – 34

Sarıdır uzun parlak tüyleri. Kar beyazı bir tek patileri. Küçücük burnu pembe. İster ki sen sevmeye çalış o kaçsın. Hele bir ilgilenme. Hemen küser, başını çevirip oturur. İmkanı yok baktıramazsın. Zorla kucağına alınca da gırlayıverir. Salar kendini. Ha barışmak için iyi bir yoldur bir de çiğ hamsi.

Yorum Bırak

AN – 35

Dolmuş sırasında oğlanlar kızın kalçalarına dik dik bakıyor. Bu iyi, hali vakti yerinde bir damat bulacak kadar güzel kız baş örtüsünü biraz daha sıkıp devam ediyor düşünmeye: Ya hevese kapılır da itin birine verirse? İşte bu felaket. Yağmurda dolmuş sırası… Su geçiriyor botları.

Yorum Bırak

AN – 36

Taşşakların çatlayıp kanar, dedi abisi. O gün bir kenara koydu bisikleti. Bir daha ellemedi. Erkeksi görünüyordu, sigaraya başladı. Sigarayı bıraktı, eskisi kadar sertleşemiyordu. Bırakmak zordu. Çitledi kabak çekirdeği. Dediler geliyor üstelik prostata iyi. Günde 250 gram. En iyisini kavurur bahar kuruyemişçisi. Birader bu memlekette kuruyemişçilerin kazandığını kim kazanıyor? Atmış tabureyi dükkanın önüne izliyor sokağı. Hanıma sokulurken artırıyor şehvet kudretini böyle süzmek gelen geçen kadını. Bir de iyi gelir bak, mısır çarşısından alıyor onu da, lokumun illa cevizlisi. Son günlerde sık kuruyor damağı dili. Morali bozuluyor düşündükçe şeker olabileceğini. Duydu ki kalkmıyormuş şekerlilerinki.

Yorum Bırak

AN – 37

Dört arkadaştır onlar. Finallerden sonra eve bir karı çağırdılar. En iyisini bulurum dedi iİsmail, tamam dediler. Dört kişi olunca indirim de yapar. Başbakanlık bursları birleşti. Kadını Taksim’den aldı İsmail Çapa’ya… Devresinin bütün partilerini düzenleyerek arabayı çekmişti altına. Kolay değil esnaf çocuğu. Neyse geldiler öğrenci evine. Nasıl, dedi ismail, beğendiniz mi Muallayı? Kadın karnı burnunda hamileydi. Al bacım dediler para sende kalsın, uğurlar ola. İsmail böyle bir orospu çocuğudur işte. Geçmiyor sivilceleri bu nedenden, kaç defa gitse cildiyeye.

Yorum Bırak

AN – 38

Tozluydu gözleri, kederliydi. Kelimeler kolaydır. Kederliydi. Ağladık bir vakit. Dedim Karabaş, kelimeler kolaydır. Sen gerçekten köpek misin?

Yorum Bırak

AN – 39

Terli kızarmış yüzünde düşünceli bir hal, soruyor arkadaşına, durunca bisiklet neden düşer? Saçmalama, diyor arkadaşı, düzgün sür. Sessiz sürüp gidiyorlar.

Yorum Bırak

An – 40

Sakalı uzamış, kalemi sıfır beş uçlu, midesi ekşi, kalbi kırık, hayatsa güzeldir yirmi yaşında.

Yorum Bırak

An – 41

Herkes herkesin bir şeyiymiş. Bir de o garip var, kimsenin kimsesizi.

Yorum Bırak

An – 42

Gün batımlarında karşıki pencerede dağlar dalga dalga morarır. Titrer menekşeler. Dalıp gittim diye kıskanmayın, der yaşlı kadın çiçeklerine, siz daha güzelsiniz.

Yorum Bırak

An – 43

Her yer kar, yollar buz. Sabahtan beri ilk müşteri bu gelen. Siftah… Hatırlı müşteri üstelik. Demlikte gerçek ıhlamur kaynatıyor. Ne güzeldir bu soğuk çivi gibi havalar. Ne gariptir insan. Oturmuş tanrı diye bir şey var mı onu tartışıyorlar. Şu soğukta başka hangi canlının böyle bir derdi var?

Yorum Bırak

An – 44

Hep şikayet eder kendinden. Çözemez düğümü. Niye istemediği şeyleri yapmaktadır? Sonra da üzülür. Arkadaşı der, ya şikayetinde samimi değilsin ya yaptıklarında; ya şikayet etme ya da yapma. Oturur çekirdek çitler, çay sigara içer geceler boyu. Çözemez düğümü.

Yorum Bırak

An – 45

Büronun ışıklarını kapatmadan önce kravatını gevşetme izni veriyor kendine. Kapıyı kitleyip alarmı kontrol ediyor. İş çıkışında yine gazetesini almış mimar Cüneyt bey. Hava soğuk mu soğuk, paltosuna sarınıyor. Arabasını her zaman trafiğe çıkarmıyor. Yürümek iyidir. Sokak lambalarının turuncu ışığında vitrinlere baka baka gidiyor. Ne çok dilenci var. Sokakta mendil satan ne çok çocuk… Ne olacak ülkenin geleceği? Kendisine ilişmelerinden ve onlar yokmuş gibi yürümeye devam etmekten nefret ediyor. Fakat genç bir kız yaklaşıyor yanına. Şalvarı çamurlu, çöp kokusu… “Abim bi ekmek parası, hadi be güzel abim”, aniden yapışıyor Cüneyt beyin eline. Kızın teni yumuşacık, ılık. “Hadi benim efendi abim, çoluğunun…

Yorum Bırak

An – 46

demir yolunun kenarındaki büyük kavaklıkta küçük bir kulübede geçinip gidiyor, iki çocuk bir karı bir de garip memet. memet istiyor ki bir çardak yapsın şu köşeye sıcaklar bastırmadan. veletler bir gün el sallıyor trene bir gün taş. koşuşturup duruyorlar kavaklar gibi boy salarak. canı ne zaman genç bir kadın çekse “emektar bizim hatun, çilekeş, ayıptır” diyor. incecik bir dere köpürmüş haline bakmadan. dinliyor şırıltıyı sigarayı tellendirmiş memet. vagonlar içinde geçip gidiyor dünya tıngır mıngır. çocukları çağıracak vakti gelince vagonlar. ne yapacaklar o zaman? memetle fatma ne yaptıysa onu. bir kulübe, belki bir çardak.

Yorum Bırak