İçeriğe geç →

Kategori: DÜZ YAZILAR

KARINCALAR

hayatın bir anlamı var mıdır size göre? dünyaya gelmemizin, dahası evrenin var oluşunun bir anlamı olabilir mi? aslında bir anlamı olduğunu savunanlar sürekli olarak karşı görüşleri çürütürler. geriye bir şey kalmaz. fakat bu acıya dayanamayacaksanız varlığın anlamsızlığını sakın düşünmeyin. kendinize iç rahatlatıcı bir şeyler bulun. belki sadece yaşamak gerekiyordur. anlamını düşünmeden. yalnız hayatın memelerine hırsla saldırmak gerekiyor belki gerisini hiç düşünmeden. bir hayvan çok kolaylıkla yapabiliyor bunu. biz bu kadar kolaylıkla barışabilir miyiz dünyamızla? bizim yalanlara ihtiyacımız var yaşamak için. ekmek kadar su kadar gereklidir insana yalan. hayatın anlamını söyleyin, kendinizi ne kadar önemsediğinizi anlayalım. karıncalar ezilir insanlar gibi düşünemezler…

Yorum Bırak

BİR GÜN

arkadaşım, kız arkadaşı, kız arkadaşının bir kız arkadaşı bara gittik. bizim tanışmamız amaçlı bir organizasyon. içtik, dans ettik vesaire. kız memelerini kalçalarını bolca sürttü bedenime. gecenin nasıl biteceğini tahmin etmek kolaydı. arkadaşımın kız arkadaşının evine gittik. iki odalı. yatak odasına geçtiler. bir de bizim bulunduğumuz oda var ki evin merkezi. mutfağa, banyoya, yatak odasına bu odadan geçip giriyorsunuz. biz bu odada yalnız bırakılmıştık. iç odadan iniltiler geliyordu. akşam kızın tavırlarından aldığım cesaretle biraz konuştuktan sonra kıza sarıldım. öpüşmeye başladık. artık daha ileri gitme vakti gelmişti ki arkadaşımın kız arkadaşı içeri giriverdi. su içecekmiş. her türk tosununun yapacağı gibi toparlandık. fakat…

Yorum Bırak

DERS

Evde bir gürültü, bir gürültü. Beynimde ağrılar sızılar. Kollarımda halsizlik. Masanın üzerinde sınıra dayanmış bir dağınıklık. Ağzımda tiksindirici nikotin tadı. Müzik yapalım dedik, bütün enstrumanlarda olmadık arızalar. Dün gece bilgisayar başında uyuklarken yeni erotik hikayeler buldum internette (zira zordur yenilerini bulmak), işimiz vardı takılamadık fazla. Şimdi de internete bağlanamıyoruz. Yapacak iş kalmadı mı yani şimdi ders çalışmaktan başka. Kaçış yok mu? Uyusak? O da olmaz on iki saattir uyuyorduk zaten. Müzik dinlesek beynimiz kaldırmıyor. Neyse bi banyo yapalım. Sonra sevgilimizi arayıp ders çalışmadığı için kınarız. Üste çıkacaksın ki onun aklına seni ders çalışmaya itmek gelmesin. Paklarsa sıcak su paklar beni.…

Yorum Bırak

BAS GAZA

Bas gaza Yazılsın çocukluk düşleri Özgürlük şarkısı Kurulsun saatler yeni baştan Rüzgarda savrulsun mekanın saçları Dikiz aynasında hatıralar Bas gaza Hızla bitsin bu şiir

Yorum Bırak

NE AÇLIĞIN ESTETİĞİ VARDIR, NE YOKSULLAR MUTLU

kel kafalı oğlanların gülümseyen yüzlerini fotoğraflayan el ele üniversiteli sevgililer ve kaşarlanmış solcular defolun bok kokulu geceleri ürktüğünüz mahallelerden siyah beyaz fotoğraflarınızı da birlikte götürün ne açlığın estetiği vardır ne yoksullar mutlu Yoksul mahallelerde çocuk fotoğrafı çekecekseniz dikkat edin, yanınızda siyah beyaz film olsun. Gerçek renklidir çünkü. Ve kimse gerçeği görmek istemez. Tatillere çıkın. Yol kenerında gözleme yapan kadının fotoğrafını çekin. Arkadaşlarınıza gösterirsiniz sonra. Bak kaçırmadım. Herşeye rağmen henüz kirlenmemiş insanları yol kenarlarında, dağda, köyde, gece konduda arayıp bulun. Sizin olmayan masumiyeti sahipleniverin. Yalnız fotoğrafta mı var bu sömürü? Şiirde de var, sinemada da. Bu siteyi okuyanların her biri şiir…

Yorum Bırak

Kısa

Ayrı düştük Düştük aşka

Yorum Bırak

BİR KEDİ GELDİ YANIMIZA

Yağmur güzeldi. Kaçıp sığındık bir ağacın altına. Yaprakları korudu bizi. Kestane ağacı güzeldi. Yaprakları iri bir adamın çocuğunu şevkatle okşayan elleri. Bir kedi geldi yanımıza. Yeşil. Yeşil kedi olur mu? Yeşildi, çağla yeşili. Önce sırnaştı sonra hapşırdı. Yeşil kediler baharda hapşırır.

Yorum Bırak

CENAZE

Kocasının cenazesini anlatıyordu yaşlı kadın: “Bütün uzun çarşı hayran kaldı” Uzun çarşı küçük bir kasabanın kısa bir sokağıdır. Esnafın toplandığı yer. Kocası kırk yıl boyunca burda dükkan işletmiş bir esnaftı. Uzun çarşı esnafının düşüncesi kadın için ne kadar önemli olmalıydı ki ölüm karşısında bile bir rahatlama vesilesi olabiliyordu. Hayatı boyunca kimler konuştu bu kadının vicdanında? Akrabaları, komşuları, bir yığın insan. Gün gelir bir “ulular meclisi” kurulur içimizde. Yaptıklarımızdan yargılar bizi. Eşiyle geçirdiği koca bir hayatın hesapları dökülüverir. Hepimizin içinde bir ulular meclisi vardır. Katılımcılar değişir. Lise aşkın, baban, bir arkadaş. Gün gelir içinde toplanırlar. Göz göze gelmekten korkarsın. Televizyona çıkarılan…

Yorum Bırak

AYRINTI

Biten ve başlayan aşklar… Fotoğraf negatifinin yan yana iki karesi, telefon faturası ayrıntısının yan yana iki satırı.

Yorum Bırak

YAĞMURU ANLATABİLİRİM SANA

Yağmuru anlatabilirim sana. Yağmur üstüne şiirler yazabilirim. Bir damla olup ıslatmaz saçlarını. Rüzgardan bahsetsem ne çıkar, serinletmez seni. Bir sulama borusundan sızan su. Yer altına inip fışkırıyor yüzeye. Buharlaşıp bulut oluyor. Sulanacak tarlaya yağmur olup düşüyor. Başakları ıslatan yağmuru severim en çok. Fakat sana bir sır vereyim. Sulama sistemleri olmasa o çok sevdiğin kediler bile açlıktan ölürdü. Yağmur bir ülkeyi beslemeye yetmez. Yeraltı suları? Onlar hayal kurmak için. Yemekten sonra.

Yorum Bırak

BİR DEPREM OLUR YIKILIR KURDUĞUN ŞEHİRLER

Göçebe tatar ve türkmenlerden kurulurdu “baldırı çıplaklar birliği”. Çoğu zaman üstlerini örtecek iki parça giysileri dahi olmazmış baldırı çıplakların. Savaşta öldürdükleri düşmanın silahları, elbiseleri onların olur; fethedilen kentten ganimet ve evlenecek bir de kâfir kadın verilir. Avrupalı ordular en önde zırhlı askerler bulundururmuş. Bizimkiler ilk önce baldırı çıplakları yollar. Silahsız, zırhsız, tüy gibi hafif adamlar. Zırhlı askerler onlarla uğraşırken yorulur. Yeterince yorulduklarına karar verilince gerçek askerler meydana sürülür. Bu silahsız birlikler şovalyeler tarafından doğrandıklarını farkedince geriye kaçarmış hep. Bunun için hazır bekleyen osmanlı okçuları kendi askerlerini oka tutmaya başlar, baldırı çıplaklar geri dönerlerse yaşam umudu olmadığını farkeder, bir umut geri…

Yorum Bırak

BİR SIZI AŞK MIDIR?

Yıllar sonra senden geriye ne kaldı bana? Bir sızı hepsi. Bir sızı aşk mıdır? Bilmiyorum. Aslında senin hakkında ne düşüneceğimi hiç bilemiyorum. Kirpiklerinde sakladığın hüzne vurulduğum kız. Uzun sarışın bedenin o günden sonra aylarca aklımdan çıkmadı. Kasıklarımda ürpermelerle uyandım gecelerce. Yastıkları dişledim. Şehvet ve gurur o yaşta bir çocuğun kaldıramayacağı kadar yoğundu beynimde. Senden sonra önüme gelenle de yattım. Sen benim her şeyimi o gün alıp gittin, tek bir soruda. Sınıfta bir siz bir de biz vardık. Siz şehrin en zengin mahallesinin en başarılı ilkokulundandınız. Biz nasıl olmuşsa kazanıp andolu lisesine gelmiş olanlar. Okulun ilk gününden itibaren ayrı birer gruptuk.…

Yorum Bırak

KADINLAR

Bir çocuğun gülümseyen yüzü. Dalıp gitmiş. Bir kültür merkezinin açılışına denk gelince içeri girdim. Öyle ışıltılıydı sokaktan gelen geçen ne oluyor diyip içeri giriyordu. Kapıdan girince tam ortaya yerleştirilmiş bir oda müziği orkestrası melodik, neşeli bir şey çalıyordu. İşte orada küçük bir kız çocuğu elinde selpakları dalıp gitmişti keman çalan kıza. Kemana mı bakıyordu, uzun sarı saçlarına mı bilemiyorum. Sanki bir düş görüyordu. Öyle hiç kıpırdamadan, yüzünde bir gülümseme. İçim burkuldu. Hiç bir zaman keman çalamayacağını düşündüm. Yoksul ve kadın olacaktı gelecekte. Memeleri diri, kalçaları sıkı, boyu yeterince uzun olursa bir gün belki televolede çıkardı. Ya da zengin bir koca…

Yorum Bırak

İNSANLIK

İyice içmiştim. Gözlerim garsona takıldı. Masada oturan mini etekli kadının aralanmış bacaklarına bakıyordu. Bakmaktan çok dalmıştı. Aklıma ortaokul sıralarındaki halim geldi. Kızların bacakları ne gizemli bir vaaddi. İçtikçe uzay zamanın içime yığıldığını hissediyordum. Binlerce yıldır yaşayan milyar ayaklı, milyar kollu bir yaratık olduğumuzu hissettim. Açlıktan ölen, savaşan, sevişen, düzen ve düzülen bir tek varlıktı sanki. İçtikçe eriyordum. Tek başıma ben hiç bir şey ifade etmiyordum. Bardaki garson bir kapı açmıştı o anda. Diğer insanlara akıyordum. İnsanın evrensel bir bütün olduğunu düşündüm. Binlerce yıl yaşanan ne varsa birikiyordu yeni doğmuş çocuğun üstüne. Yeni doğmuş değildi hiç bir bebek. Bir ağacın son…

Yorum Bırak

DALGALI

Kırılan şeyleri istediğin kadar onar, eskisi gibi olmadığı aşikâr… Her şeyi geriye sarıp silsek oraları. Üzerine dalga sesi kaydetsek.

Yorum Bırak