İçeriğe geç →

Yazar: Levent Tamay

SINAVLAR

Kolonya yağlı bir tat bıraktı ellerimde. Kokusunun uykumu dağıtmasını beklerken kahveyle birlikte, başıma şiddetlice bir ağrı soktu. Aldığım yeni botları ilk başkasının giymiş olmasının yarattığı buruk çocuk atmosferi dağılmış değil içimde bir yerlerde. Salam yiyerek geçirdiğim günlerin sayısı hızla artıyor. Ve mevsimlerin en güzel günlerini çalmayı ustalıkla beceren sınavlar yine yanıbaşımda bir yerlerde. Kağıt sesleri yavaş yavaş yükseliyor. Sınavdan az önce almışım yine yüz elli bin liralık tükenmez kalemi. Beton duvarlı, geniş, uzun bir koridor gibi sınav salonu. Söylenen her kelimeyi olabildiğince çok kere tekrarlıyor dört duvar. Uzaklaştırılıyoruz… Sıra kenarı gözaltıları. Kopya çekmek büyük suç. Günahtır da… Eskişehir’de bir dondurma…

Yorum Bırak

WALKMAN

Büyük kentlerin ortasında, gürültüden kaçmanın yolunun wolkman dinlemek olmadığını anlamak belki acı bir deneyimdi. Cep telefonu cızırtılarının yok ettiği, dinlemekten mutlu olacağımı sandığım kaçış şarkıları. Koskoca kentlerin koskoca meydanlarında, olan bitenden kaçmaya çalışırken var olma isteğinden vazgeçememe… Yokolmayı göze almak cesaret mi, enayilik mi, korkaklık mı? Var olmanın asla mola vermeyen serüveni yaşamın tadı mı, yoksa kaybetmeye alışmak mı, karar vermiş değilim. Günlerdir yüzünü görmeye çekindiğim şehir beni varetmeye başladığından beri insanların gözlerine bakmaktaki çekingenliğim hızla artıyor. Turuncu bere takmak neden ayıptır ki bu toplum varlığında? Ve arkana bakmadan yürümek neden erdemdir devasa korkaklığımızda. Yokolmayı göze almışlara saygı duyasım gelmiyor……

Yorum Bırak

BİLEĞİNE VURULDUĞUMUN ANKARA’SI

Bildik bir mekan. Gözgöze geldiğim, büyümüş olmaktan gururlu, kırmızı montlu yalnız kız. Yakışıklı ve serin ve zengin erkek peşinde bir ihtimal. Gözlerini kısıp altına ürkek çocuk gülümseyişini yerleştirdiği yüzü ve dümdüz tuttuğu parmaklarının arasına kıstırdığı vinstın layt sigarasıyla piyasaya sunduğu güzel vücudu. Aklımdan altı saatlik uykumda bile atamadığım arnavut kaldırımı klişesinde ufak hızlı adımları… Olmadık dumanlı sarhoşlukların açtığı pencereden süzülen şehir tanrıçaları. Eve giden kükürtlü yoldaki express çorba arayışı üzerine edilmiş en güzel bakkal lafı: “ondan kalmadı, kara tren var”. Kısa, eglenceli yirmi dört saatti. Puslu, karmaşık, karanlık kadınsın, bileğine vurulduğumun ankarası… Öyle tutma bir daha sigarayı. Çabuk bitiyor günlerim.

Yorum Bırak

NİNJA KAMLUMBAĞALAR

Kahve yanı delikanlı lokantası garsonunun ninja kaplumbağaları isim isim saymasının gün içinde küçülerek kaybolduğu yaşamın kimbilir kaçıncı ayı… Yanıbaşımızda süren kışın, yüzünü göstermemek için taktığı güneşten maske… Aydınlattığımı sandığım kuytu dengesizliklerim, çekingenliklerim, alnımdaki tuhaf ağrı hepsi benim suçum. Biliyorum. Traş fiatını öğrenmek için yaklaştığım berberin penceresinden görülen fiyat listesine bakıp uzaklaşışım. Kısacık artık saçlarım.”bir de splinter usta var”. Kahve yanı delikanlı lokantası garsonu.Bacaklarını izlemekten hala çekinmediğimiz liseli kızların ürkek bakışlarından kaçışım üzerine düşünmekle geçen uzunca otobüs yolculuğunda göz göze geldiğim yaşlı amca…”buyrun”. Oturun, tutucu ve ezici üstünlüğünüzün ezerek netsizleştirdiği yaşamımın tam da ortasına…Buyrun, oturun…

Yorum Bırak