İçeriğe geç →

Yazar: Koçak

SAKLI BAHÇE. cafe ismi ama olsun. uygun düştü.

Bunaldık, kaçtık, savaştık, yendik ve yenildik, çok uzaklara vurduk yolumuzu, kendimizden başka kimsenin ayak sesi bile duyulmadığında, ıssız, yapayalnız, hayretle bakakaldık. İşte kuş uçmaz kervan geçmez bu yerde onlar da hayret ve sevinçle, hatta sevinmekte artık tereddüt ederek sana dikmiştir gözlerini, oysa kardeşlerimiz olabileceği bütün bu yol boyunca aklımıza gelmemişti, işte kardeşlerimiz onlardır. Kardeşlerin buluştuğu bahçe saklı olandır.

Yorum Bırak

İRAN KARPUZU PAPAZ ERİĞİNDEN HIZLI ÇIKTI. evet etekler de kısa.

Kedilerin sahibi olmaz, kediler aşık olur. Başına geldiyse bilirsin, eğer kedin sana aşık olursa ne dediğimi anlarsın. Babanın oğula, oğulun anneye duyduğu sevgi gibi, babayla kız gibi yahut kızla baba. Nasıl anlatsam, gerçektir işte. Kalbine onun için endişeleneceğin bir kişi daha eklenmiştir ve bu durum nefessiz kalıp da suyun üstüne çıktığında havayı saldırır gibi içine çekmene benzer. Saçından parmak uçlarına kadar sevgi damarlarını yakarak ilerler. Ne çok aceleye getiriyoruz bu hayatı be kardeşim, ıskalıyoruz demiyorum, ıskalamayı yani cehaleti seçiyoruz. Bir gün mevsimleri hangi saat değiştirelim diye bana sorarlar ve ben o gün nihayet üstelik sözleşmiş gibi saati saatine bahara yetişirim.…

Tek Yorum

KOZMİK KUMBARA

Sevemediğin vakitler diğer şeyler olur. Bir kertenkeleyi bilmem, kediyi, ağacı bilmem, insanın sevmesi canını vermektir. Önce canını verirsin sonra onun için yaşarsın. İşte olgun insan sevgisi. Uçabilen bir kuşun koştuğunu kaç kez gördün? Çok iyi keman çalabilen bir adam kitap yazmakla niye uğraşsın? Bir şeyi olamadığımız için başka bir şey oluruz, ne kadar basit bir fikir aslında. Gerçekten sevebildiğin bir anda dindar olup da ne yaparsın? Hoş, her şeyi sevgiden düşmedik mi? Mesela insandan ümidi al, geriye cehennem kalır. İşte böyledir rahatına düşkün adamın sevgisi, kozmik bir kumbara. Ve bu hiç de fena bir fikir değildir.

Yorum Bırak

YATIŞTIRICI NİYETİNE YAZI YAZMAK

Şimdi ben bir şey bilmiyorum ya aslında, aslında kimsenin de bir şey bildiği yok, artık bunları itiraf etmişsek bu yazıyı neden yazıyorum dersin? Yani yazacak ne var? İşte müthiş bir boşluk var insanda, sonsuzluk kadar geniş, diyebilirim ki insanın bir bedeni yok, biz var sanıyoruz. Neden bu manyakça lafı ediyorum, çünkü insana hudut çizemezsin, çiziyorsan var biraz da sen oyalan. İnsan sonsuz bir boşluk, o boşluk uğulduyor, sızlıyor, sancıyor. O boşluğun sonunda başka birini bulma ümidiyle, başka birine dokunabilme ümidiyle yazıyorum diyelim, sırf yatıştırsın niyetiyle yazı yazıyorum ben. Ama ben yatışıyım da okuyan üstünde uyarıcı etkileri olsun diliyorum.

Yorum Bırak

PARAMPARÇA

Bir zamanlar çocuktuk, çocuk muyduk? Bazen çocukluk diye bir masal dinlemişim, o masala da inanmışım gibi gelir bana. Sahi gerçekten çocuk olduk mu hiç? İşte böyle uzak bir hatırayla efsaneler arasında çocukluktan iyice şüpheye düştüğüm bir anda bir kedi gelir, bir köpek havlar, bir serçe cama konar. İşte böyle bir hayvan gelir ve ben irkilirim, yok yahu hepsi gerçekti, şunlara baksana.

Yorum Bırak

MASUM

Bir kar tanesinin düşen çığdan mesul tutulamayacağını söylemiş üstad. Bir de kalbi kırık bir çocuğun bekleyip bekleyip en can alıcı yerde lafı bir hançer gibi sokması vardır, böyle tek ve net hareketler olur ya bazen, kalabalıkta kaybolmadan, suçu gururla sahiplenerek, pusuda gözlerini kırpmadan bekleyen bir kaplan, kırık bir kalp…

Yorum Bırak

FARKETMEDİĞİMİ SANMAYIN DIKLARIM

Türk edebiyatının her geçen gün daha esprili bir dil kazanması, adeta ingiliz kara mizahına öykünür olması. Bir vakitler her romanın köyde geçmesi gibi, bütün yeni edebiyatçılarımız komik, kara komik. Nazım’ın sırf fotoğraflarına baksan özel bir adam olduğunu anlarsın, ancak bir çeşit süper kahramana çevrilmesi yetmedi mi? Bütün modernistler en ahlaklı grup çıkmadı mı yakın tarihte, bir şekilde en merhametlisi? Sonuçta herkes için düşünebildiğinin en iyisini dilemek, ama herkes için. Bu düzgün bir insandır. Thom Yorke’un belki üç yıldır röportajlarında tuzu kuru abi hissi vermesi. Böyle unumu eledim, eleğimi astım gibi bir tavırla konuşması. Sonuç, iyi parça yok eskiler ayarında. Dear…

Yorum Bırak

BU ZAMİR DE KİM?

Ben:iyi olan, hikayenin kahramanı, haksızlığa uğrayan, kıymeti bilinmeyen, sonuçta işleri çözecek olan. Bi de ölmese. Sen:sen’i seviyorum. Beni sevmediğinden şüpheye düşebilirim, beni küçümsediğini zannedebilirim, seninle ilgili hissiyatım bazen doğrudur, bazen tamamen yanlış. Aklım sen’le çok meşgul olmuştur, bu ara bu huyumu azaltmaya çalışıyorum. O:şüpheli tekil şahıs. Sen’le aramızı açan, Freudçuluk oynarsak annemi kapan babam, daha da devam edersek big brother. Dikkatli ol yani, ille de kötü olmasa da. Biz:ben’ler. Siz:valla çok da matah bir şey değilsiniz, abartmayın. Onlar:Onlar ya çok iyidir ya çok kötü, orta yol yoktur, marjinal bir çete. Bu:eşya, evdeki mobilya cinsinden, eve yumurta alan koca, beceriksiz evlat,…

Yorum Bırak

DUYGUSAL SES TONUYLA NE KONUŞULMAMALIDIR?

Mesela bilmediğin bir şey konuşulmamalı, dünya üstündeki hayatın şu kadar milyar yıllık serüveni şiirsel cümlelerle duygusal bir ses tonuyla konuşulmamalıdır, bilmiyorsun ki neyin duygusu, belki cehaletini dramatik bir ses tonuyla örtüyorsun. Tavır kaynaklı sahte bilgelik, bilge kim? Bilge, insandan bilge olamayacağını anlayan değil mi, sen sanki bunu anlamadın mı, neden anlamazdan gelinir herkesin bildikleri? İnsan soyunun gelecek iki bin yılı üstüne konuşurken de sesini ümitsiz ümitsiz çatallandırma, ne biliyorsun? Hem ne biliyorsun öleni sevdiğimi veya ölüme üzüldüğümü, üzgün bir şekilde baş sağlığı dileme, bana yük olma. Duygusal konuşmaları sık yapan insanlar duygusal değil hastadır, hasta. Her şey her şeye dönüşüyor,…

Tek Yorum

Rüyamda Ne Görmüşüm

Rüya hakkında yazdığım her cümleyi çok seviyorum. Neredeyse takıntım; rüya üstüne cümle kurmayı seviyorum desem daha doğru olur. Öyle ki bunları kurgu içinde eritmeye veya silmeye kıyamıyorum. Rüya hakkında bilgim ne? Herkesin bildiği işte… Yani hiç bir şey. Rüyadan öyle veya böyle bir şey anladığını söyleyen insanları hep sıkıcı bulmuşumdur. İçimden kendi kendime söylenirim, berbat etme şu konuyu. Rüya tabir edenler mesela gündüz gördüğümüzü tabir ediyorsa dinlerim, yoksa gözümüzün önündekini yorumlayamıyor da gece gördüğümü yorumlasın, sanmam. Nörologlar beyni çok koşturulmuş bir ata benzetiyorlar, rüyayı da hayvanın soluklanmasına. Burada ilginç olan rüyayla gerçek arasındaki ayrımın farkında olmadan kalkmasıdır. Artık bilim insanları…

Yorum Bırak

DİN DUYGUSU ÜZERİNE/ EŞİTLİK ÖZGÜRLÜK KARDEŞLİK?

Dindarlığın olumlu halinin eğitimli insanın hayatından tamamen kayboluşu, okuduğu romanda, izlediği dizide böyle bir duyguya yer olmayışını endişeyle izliyorum. İnsan önüne ne konursa onla düşünüp onla hisseder. Liseden beri tekrarladığı dinlerin sömürü ve savaş aracı olduğu analizine sıkışmış insanları gördüğümde üzülüyorum. Kırk yaşında adam hala aynı şeyi söylüyor. Bunda birinci sınıf entellektüellerin din alanını terketmesi en önemli neden gibi. Bu nedenle dinle ilgili olumlu bir durumu hatırlatmak istedim, aslında eskiden mahallede sıcaklık vardı, eskiden yediğimiz ekmek bile daha lezzetliydi, eskiden bayramlar diye giden yakınmalar da biraz bunla ilgili gibi, dinin yitip gitmesi, yani bireyleşmenin hastalıklı bir haliyle. Şöyle başlayalım o…

Yorum Bırak

FALAN / FONDA REBONDS B İLEN

Adam hüzün dolu, hiç kimseye ait olmadım, hem hiç bir vakit kimse kimseye ait olmamıştır diyor. Kadın yüzüne açıkça söylenen bu cümleyle adamı daha da çok seviyor, daha da bağlanıyor. Kadının bu basit cümleyle içine yuvarlandığı acı, sanki bu acıyla tüm çocuksuluğu, anne babası, büyüdüğü evin tozlu kokusu, mahallede beslediği duman grisi kedi ve tanrı ölmüştür, çocukluk işte. Hem yalnızlık sevişerek nasıl çözülsün, sevişmek zaten kavuşanlar için, ne kadar soyunsa o kadar yalnız kalmıyor mu kadın, çıplak bir kadın yapayalnızdır. Her günah, her suç denendi, eller kelepçelendi, kırbaçlar şakırdadı, her delik yalandı ve dolduruldu, bunun hazzı da duyumsandı tam manasıyla…

Yorum Bırak