İçeriğe geç →

Series: Yüzey

önünde öyle uzun bir yol vardır ki, her şeyi ölçüp biçmeye, üzerinde uzun uzun düşünmeye, etrafında olan bitenlerle ilgili ufak tefek deneyler yapmaya, hattâ canın sıkıldıkça oyunlar oynamaya alıştırmışsındır kendini.

YÜZEY – ON BEŞ

bir kuru dal yalnızlığın yeşerir olmadık anda örseler tüketir seni bir an elin tutulmasa sende başlar sende biter söylenmemiş miydi sana? acılaşır meyveleri çürüdükçe göreceksin

Yorum Bırak

YÜZEY – 16

– asıl yalnız olan bendim değil mi? – bunu sana defalarca anlatmaya çalıştım. – yalnızlığıma ver. biri çıkıp, yıllarca sorularını bile gizlediğin cevapları çarpar yüzüne. kendi öyküsünü anlattığını sanırsın önce. neden sonra kahramalarınla tanışmaya başlarsın yeniden. seni yaralayan, hırçınlaştıran, öldüren, ölen… soluk bir defter sayfası belirginleşir aniden. öyle tanıdıktır ki her şey, yüzünü bütün yaralarıyla aynada görmüş gibi korkarsın. anlatıcı gider. öykünle baş başa kalmalısındır artık, eskisi gibi. ve o döndüğünde, yerini almış olmalısındır. yoksa oyun başlamaz.

2 Yorum

YÜZEY – 17

– beni terk ettin. – sen kendini ve tüm yaşadıklarını terk etmiştin zaten. bana terk edecek bir şey kalmadı. – şimdi ne olacak? “kural” koymak senin işin değildir. var olan kurallara sıkıca sarılırsın. kendi “kural”ın olabileceği aklından bile geçmez. her şeyin yerli yerinde olabileceğini düşünürken, hiçbir şeyin yerinde durmadığını, kendini amansızca kandırdığını görmezsin. sonuna kadar beklersin, hep, sonuna kadar. istersin ki hayat seni mecbur bıraksın, istersin ki her şey başkalarında var olduğunu sandığın mutluluğa varsın kendiliğinden. başkaları… sırtında taşıdığın çözümsüz ağrı… sıradan olasın istersin; sıradan bir mutluluğu, aykırı bir mucizeye tercih edersin. gerçeği kendine bile itiraf etmeden daha, toparlanır yola…

2 Yorum

YÜZEY – 18

– beni özlemiyor musun? – beklemiyorum. – evet, ikisi aynı şey. artık yalnız başına düşünme zamanıdır. öfkeni umursayacak kimse kalmadığından, öfkelenmenin de anlamı yoktur. öfke, yalnızlığa elverişli bir duygu değildir çünkü. öyleyse yolun başına gelmelisindir bir an önce. düşlerini karartan düşünceler… çektiğin ve çektirdiğin acılar, seni yola çıkaran sözler, sebepler… yani sözlerin, yani sebeplerin… düşündükçe yalanlarından sıyrılırsın. düşündükçe korku kaplar içini. hiçbir şey kontrolünde değildir ve hiç olmamıştır bile. zihnindeki bulutlar ansızın dağılıverir. “sevgi!” dersin birden bire, “nerdesin allahın cezası?!” onca zaman itip kaktığın sevgi. >> vassilis saleas / weeping eyes / 2’57”

Yorum Bırak

YÜZEY – 19

– hiç benim hakkımda yazdın mı? – hak? – haklısın. sana söylenecek söz yoktur. her şey, yapman gerektiği gibi yapılmıştır. öyleyse geçmiş üzerine düşünmek zaman kaybıdır. gelecek üzerine kafa yormak gerekir. geleceğin, geçmişten soyutlanamayacağını fark ettiğinde çılgına dönersin. yaptığın her şey, sarf ettiğin her cümle yolunda kümelenmiştir şimdi. şimdi hesap verme zamanıdır. tercih senindir, yol ise ikidir: kendinle hesaplaşmak ya da diğerleriyle yüzleşmek. ikisini de yakıştıramadığından kendine, geçmişten de kendinden de kaçarsın. peki ya diğerleri? onlar seni bilirler.

Yorum Bırak

YÜZEY – YİRMİ

sen git dersin gitmek kalsın kalsın diye inadına sonsuz sözlerin tükenir, sonun yaklaşır yanına sanatsız, yorgun gözleri yitip gider gözlerinden nerede bulsan kaybolur aradıkça göreceksin

Yorum Bırak

YÜZEY – 21

– kaç zaman oldu? – çok. – hiç aklıma gelmezdi. kelimeler kulaklarında çınlar. sarsılırsın, içini korku kaplar bir anda. sıra sendedir artık. bu ihtimal üzerine hiç düşünmemişsindir. çünkü önce istersin, gerçekten isteyip istemediğine sonra karar verirsin. karar verebilirsen, o da. öfkeler, hayal kırıklıkları film şeridi gibi geçer gözlerinden. bir yandan kendinle dolar için, bir yandan acıyla… hayatı anlama şansı çıkar karşına. bir ses versen, her şey çözülecektir. sessizliğin çürütecektir yoksa. yeşermek de vardır işte, bilirsin! umutsuzca, çürümeyi seçersin. “hiç aklıma gelmezdi” dersin.

Yorum Bırak

YÜZEY – SON: RÜYA

balkon ya da teras gibi bir yerden aşağıdaki kalabalığa bakıyorum. gözlerim telaşla “sen”i arıyor. herkesi, her yeri dikkatle inceliyorum. saatler, belki günler geçiyor. hiç beklenmedik bir anda merdivenlerden çıkarak yanıma geliyorsun ağır ağır. bir süre ses çıkarmadan ne yaptığımı anlamaya çalışıyorsun. sonra koluma dokunup varlığını, yanımdalığını işaret ediyorsun. başımı çevirip birkaç saniye (belki de birkaç gün) boyunca bakıyorum. hiçbir şey söylemeden, tekrar kalabalığa doğru çeviriyorum başımı. sıkıntı ve telaş içinde seni arıyorum. görebilsem yanına geleceğim. an gelir ki kaybolursun yol bile gizler kendini yere düşmüş bir ateşsin söneceğin dünden belli rüzgârlara heveslisin değil mi sonu karanlık? öyle uzun, öyle yorgun…

Yorum Bırak