İçeriğe geç →

Series: Eşittir

Feragat, kelime anlamı olarak kişinin kendi isteği ile vazgeçmesidir.

EŞİTTİR; BİBER

-kendimi hep kalabalık bir arkadaş grubuyla hayal ediyorum, bu benim doğal halim. -napıyorsun arkadaşlarının arasında? -onları seyrediyorum sadece. -seninki daha zormuş… (henüz anlaşılmadı)

Yorum Bırak

EŞİTTİR; ..LAN

gecenin üçüydü. uyumamıştım daha. yanımdan pufhlayarak doğruldu. beni görünce şaşırıp gülümsedi. ben de gülümsedim. ayağa kalktı. ben kanepenin yanındaki sandalyede asılı duran gömleğime baktım. gözlerini karanlığa alıştırıp banyoya doğru yürümeye başladı. gömleğime uzanıp üst cebinden sigaramı aldım. önce salon kapısına çarptı. paketten bir sigara çektim. sonra portmantoya çarptı. sigarayı yaktım. en son banyo kapısına çarptı. derin bir nefes çekip dumanı saldım. banyoya girerken kısa saçlarını, ensesini, boynunu ve sırtını seyrettim. belindeki gamzeye benzer iki çukuru. sonra son bir hamlede banyoya girerken göğüslerini. 1-2 saat önce ağzımda eriyişlerini düşündüm. banyodayken dışarıyı seyrettim. ışıkları. sigarayı yarıladığımda banyodan çıktı. yalpalayarak ve gülümseyerek yanıma…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; +/-

-hep eksik mi kalacağız böyle artık? -daha kötüsü: ne bir eksik, ne bir fazla.

Yorum Bırak

EŞİTTİR; PARABELLUM

-bir- önündeki röntgenlere evirip çevirip bir daha baktı. ben o sırada odayı inceliyordum. -kaç yıldır sigara içiyorsunuz? diye sordu. -yanlışınız var ben sigara kullanmam, dedim. bir elindeki röntgenlere, bir de bana baktığını hissettim.  o sırada ameliyat elbisesinin üst cebindeki kalemler topluluğunu seyrediyordum. -anlaşıldı, dedi, bir kaç test yapalım o zaman, iki gün sonra gelebilir misiniz? -gelebilirim, dedim. ahlayıp puflayan insanların sıra beklediği koridordan geçip sağlık ocağının bahçesine çıktım. hava güzeldi. serindi ama güneş vardı. bir sigara yaktım. derin bir nefes alıp bahçedeki kavak ağaçlarının salınışını seyrettim. teraslı evleri, dar ve helezonik merdivenleri, salaş mekanları, tünelleri sevdiğim gibi hastanalerdeki doktor odalarını…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; GÖZLERİDEN, GÖZLERİNDEN ÖPERİM

-hiç uğruna kahvede otururken  mağdurun üzerine yürümüş elinde silahla “seni öldürürüm” diyerek.  kahvedekiler araya girip almış elinden silahı. şimdi biz biliriz ki; kişi dış dünyada ne kadar değişiklik meydana getirdiyse hepsinden ayrı ayrı sorumludur. her sonuç ayrı bir suçtur. dolayısıyla adam “elinde silahla seni öldürürüm diyerek” hem silahla tehdit,  adamın üzerine yürüyerek de yaralamaya teşebbüs suçunu işlemiştir.  her sonucundan sorumlusundur. -gerçek öyle gözüküyor, evet. fakat tehdit suçu en temelde: “bir başkasını.. vücuduna..yönelik saldırı gerçekleştireceğinden bahisle” yapılması halinde oluşur. bu haliyle adamın ileriye yönelik “saldırı gerçekleştirme” fikrini  ortaya koyma gibi bir durumu da zamanı da yok . çünkü adam  “seni öldürürüm”…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; “SABAHLARI BALIĞA BEN ÇIKARIM”

bugün tüm öğleden sonra çalıştım. iki kişiyle tartıştım. iki kişi de bana çay ısmarladı. tartışmaların ve ısmarlanan çayların nedeni aynı olduğu için gündelik hayatla o an fitleştik. akşam beş buçukta eve geldim. duş aldım. ayaküstü bir şeyler atıştırdım. mutfak tezgahının önünde gazete kağıdına sarılı avakadoyu görünce hemen işe koyuldum; önce keskin bir bıçakla dikine kesip kabuğunu sıyırdım. çorba kaşığı ile ayıklayıp bir tane limon, bir tane rendelenmiş ince diş sarımsak ve bir tutam tuz ile çatalla eze eze pütür pütür kalacak kıvama getirdim. balkona yuvarlak masayı çıkardım. ince belli bardağa yarıdan biraz fazla rakı, üstüne bir parmak su koydum. yeni…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; ORANGE (BORGES?)

insanları sevmem. ama bu turan’ı başka türlü sevmiyorum. onun dışında tanıdığım tek turan  rıfat ılgaz’ın hababam sınıfı kitabındaki “sidikli turan” olduğu için ben de ona çok düşünmeden (daha doğrusu düşünmeye gerek duymadan)  bu lakabı yapıştırdım: “sidikli” … geceleri altına kaçırıyor mu kaçırmıyor mu bilemem. o karısı ile kendi arasındaki sorunu. benim için cisimleri, olayları,  kişileri birbirine karıştırmamanın tek yolu onları kendimce kodlamak. sidikli turan işte. nedeni neyse ne, hiç sevmiyorum bu adamı. dairede çalışırken  ankara  için görevlendirme yazısı önüme geldiğinde turan’ın da  ismini gördüğümde ağzıma ekşi bir tad geldi. sonra görevlendirmenin kısa vadeli evrak götürmekten ibaret olduğunu öğrenince rahatlar gibi…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; METELİK VERİN BANA

-kharon sen misin? -benim… -beni girişten yolladılar anam, karşıya geçirecekmişsin. -zor…paran var mı? -ne parası, yok para. -olmaz o zaman. -kardeşim bizde kefenin cebi yok derler.  öldükten sonra aklayıp paklıyolar, kıçına pamuk tıkayıp yolluyorlar buraya. ne bileyim para lazım olacağını. -kalırsın o zaman burada. arafta… -bak güzel kardeşim, para yok ama boğma erik rakım var. imamdan nasıl kaçırdığımı bi ben bilirim. -o ne ki? -aa, sen boğma rakıyı bilmiyor musun? anlatayım bak. sen önce tut şu elimi, yavaş yavaş, hah şöyle.. sür, sen sür. anlatıyorum ben.. şimdi bu boğma rakı dedikleri efendime söyliyim erik olsun, incir olsun bilumum…. teşekkür ederim

Yorum Bırak