İçeriğe geç →

Tenbel mi tembel mi? Her nasılsa işte…

Tam çok güzel bir roman yazıyordum ki hiçbir şey yapmadan oturmak daha güzel geldi yine. Oysa ki insanlık tarihinin en güzel romanını yazacaktım. Belki kalemtraşla sivrilttiğim kurşun kalemimi kulağıma takacak, belki dağlardaki yeşil ormanlara bakan bir terasta yüksek sesle klasik müzik dinleyecektim. Nobel ödülünü kabul ettikten sonra ülkemiz ve insanlık hakkındaki nadide fikirlerimi yarım saati on bin dolardan verdiğim ropörtajlarla tüm dünyayla paylaşacaktım. Olabilirdi. Fakat bunların hepsinden güzeli, öylece uzanmak, tembel tembel oturmak gibi geliyor bana. Saatlerce, günlerce, hayatlar boyu; dağ kadar, çöl kadar koca bir tembel… Ah hiç bir şey yapmadan. Girecek de, gelişecek de sonuçlanacak, peh peh peh… Son bir gayretle müziği açtım, Schostakovich, 1 no’lu piano konçertosu… Schostakovich ne yorucu bir isim değil mi? Bezginlik de hayata dahil usta, ne garip. Bizim bir insan veya dünya hakkındaki görüşlerimizin o kişiyi veya dünyayı kapsamaması, tersine bizim düşüncelerimizin o kişinin veya dünyanın niteliklerinden birine dönüşmesi, bizim de bunun hiç farkına varmadan aptal aptal yaşayıp sonra da ölmemiz. Ölüm olmasa düşüneceğimiz yok ya…

Kategori: DÜZ YAZILAR

Yorumlar

Yorum Yap >>