İçeriğe geç →

Series: Uzayda Üç Gün

Uzayda yalnız geçen üç gün…

UZAYDA BİRİNCİ GÜN

Sabahtan beri doğan günden alamıyor gözünü. Uyandığı an daha doğru aslında. Uzayda sabahtan bahsetmek anlamsız. Dünya çevresinde yörüngeye oturmuş bir istasyonda ona söylenenleri yapacak. Bir kahraman olmayı ve uçmayı hayal ederken kendini burada buluverdi. Yarım saat sonra bir radyo istasyonuyla canlı bağlantı kurulacak. Yayın sırasında sevdiği kıza adayacağı şiiri cebinden çıkarıp bir defa daha tane tane okuyor içinden. Boşlukta yayılan sevda sözleri. Kağıdı katlayıp özenle geri koyuyor cebine. Doğduğu şehrin üstüne varıyor ışığın sınırı. Sevinçle bir ters takla atıyor, çatılarda beslenen güvercinler gibi. Muazzam bir sabah. On milyonlar uyandı az önce. Asya, afrika. Aynı anda kalktıklarının farkında bile değiller. Ne…

Yorum Bırak

UZAYDA İKİNCİ GÜN

Milyarlarca yıldızın arasında, öyle bir köşede, yapayalnız, sessiz, defalarca, dön bakalım. Her yeri kaplayan o büyük sessizlik, çığlık atsan, sessizlik, kulak kabartsan sessizlik, aldırmasan sessizlik. Duymayan, konuşmayan uzay. Her şeyden önce çaresizlik. İnsanın derdi bu büyük sessizlik. Ezen, ağlatan. Onca bina, onca savaş, seven, sevilen, çiçekler, hamam böcekleri. Dönüp duruyor. Yanıt yok. yarın ölüp gideceğini bilip nasıl olur da çalışabilirsin, aşık olabilirsin? Bir hoş sada mı? Hadi ordan. Sessizliğin içinde bu akış mide bulandırır. Bir türlü denize ulaşamayan bu insanlık. Dinmeyen akış. Zıplayıp duran bir şaman yahut namaz kılan adam. Sessizlik. Sımsıkı kapanmış dudaklar. Dönüş devam ediyor, boşuna. Boşuna. Her…

Yorum Bırak

UZAYDA ÜÇÜNCÜ GÜN

Yatar çöl kumlarının altında binlerce eğrilmiş iskelet. Omurgaları ezilmiş, yamyassı. Belki aç belki tok öldüler. Her piramidin yakınında toplu işçi mezarları. Kemik basınçtan düzleşir mi, kaç kilo taşıdılar? Çarpılmış, yamulmuş omurgalar. Binlerce… Bir gizem diyorlar şimdi. Uzaylılar inşa etti piramitleri. Heyacanla dinliyor turist kafileleri. Tanrıların arabalarını anlatan turist rehberinden on adım sonra başlıyor mezarlar. Mezar bile değil, üstü örtülmüş kuyular. Ses ulaşsa da kemiklere, darılmıyor ölüler. Ne farkeder ki? Nasılsa bin yıl sonra herkes yanlış anlaşılacak. Çalışırsın, kendini çölde kum zerrelerine çevirerek, yavaş yavaş yok olursun. Senden geriye kalan olmaz, yanlış anlamalardan başka. Bu yüzden ne zaman bunalıp, kitlense çalışmak…

Yorum Bırak