İçeriğe geç →

Series: Bugün

Kırkıncı günden sonra olanlar.

BUGÜN ODA İÇİ

kare olarak algılamak isteriz, çember gibi yaşarız hayatı. olanlar olmamış, olmamışlar olmuş gibi… -di, -yor, -ecek… çember.

Yorum Bırak

BUGÜN ANDES

kolumun ağırlığından karnını ezerim korkusuyla rahatça beline sarılamamışım sen uyurken.

Tek Yorum

BUGÜN YO-YO

uyandığımdan beri boğazımda yumruk gibi duruyor. bu sefer “neden” ne, ben de bilmiyorum. uyandığımda öylece duruyordu işte. kalktım, yüzümü yıkadım. uzun uzun aynaya baktım. ha döküldü, ha dökülecek… bir şeyler düşünmeye çalıştım. kötü şeyler. eskiye dair işte. onun ölümünü düşündüm. olmadı. “gittiği yerde mutlu olmalı” demişti bir dostum. perdeleri kapattım. “sultans of swing” i koydum. resmine baktım uzun uzun. yok. illet yapıştı sanki oraya, dökemedim. giyindim. şehri turladım. sokak aralarından. emekli öğretmenler kıraathanesinde çay içtim. gazeteye göz gezdirdim. eve gelip bulaşık yığınına daldım. dalmışım. bardağın kırıldığını algıladığımda düğüm de çözüverdi kendini. önce gözlerim yandı. sonra boğazı tıkayan o ağrı yaş…

Yorum Bırak

BUGÜN “DÜELLO”

gün ışımadan çıktım yola. çamların arasından geçtim. dökülen dikenlerden kendime küpe ve kolye yaptım. çayıra vardığımda kimseyi göremedim. bir taşın üzerine oturup kılıcımı bilemeğe başladım. ilk ışıklarla o geldi. başlangıcına olduğu gibi bitişine de şahitlik yapacaktı. tepeyi tırmanmaktan kösülmüş. ses etmedi. öylece yanıma gelip oturdu. sigara uzattı… ardarda iki nefes… alışkanlık…”emin misin?” diye sordu. “başka yolu kalmadı” dedim… “cemal süreya ikinci karısına…” “sus!” kılıcı kaldırıp güneşe tuttum. parladı. “neredeyse gelirler…” sessizlik… ilkel bir güdünün ilkelce intikamı… hayatta kalan sevişir. “korkuyor musun?” diye sordu. “ölümden de, ölüm korkusundan da daha acı olan…” neyse… 2-3 saat daha bekledik. kimse gelmedi. ne o,…

Yorum Bırak

BUGÜN HAL-SİZLİK

mendili almadığım için -ya da yüzüne bakmadan geçtiğimden, bilmiyorum- arkamdan “piç!” diye bağırdı. normal koşullarda ona kızmamam gerekirdi. sabahın köründe bir şey almayacağımı bile bile gelen kapıcıya çatabilirdim mesela. ya da “genç adamsın, burada pinekleyeceğine çalışsana” diyen kahveciye. hattâ bara girerken hala kimlik soran izbanduta sataşabilirdim. ama insanın ne zaman delleneceği belli olmuyor ki.  döndüm. bir çocuğa vuramam ama silkeleyebilirim. öyle de yaptım. bir şey demeden kolundan tutup ileri-geri salladım. hoşuma da gitti. bu yüzden biraz daha salladım. bir şekilde pişman olduğuna kanaat getirince bıraktım. bırakır bırakmaz kaval kemiğime tekmeyi yapıştırıp kaçtı. biraz uzaklaşıp yine sövdü. artık umursamadım. köprüden karşıya…

Yorum Bırak

BUGÜN YENİ OYUNLAR

hintlilerin ünlü ramayana destanının ilk cümlesi “burada değilsen, hiç bir yerdesin” miş. arkam, sağım, solum sobe. önüm silme muz bahçesi.

Yorum Bırak

BUGÜN “TIME”

kıvır kıvır saçlarda uyumuşum, bir ölünün saçlarında uyumuşum.

Yorum Bırak

BUGÜN “OLDUN MU?”

bugün şaşırtıcı hayal güçlerinden bahsedebilirim. ya da muhteşem ve sihirle dolu günlerden, insanla dolu. belki iyi arkadaşlardan, eski ve yeni sevgililerden, ondan bahsedebilirim. göğüslerinin kokusundan. ya da çember kareleyenlerin hikayesini anlatabilirim. arşimet’in romalı bir asker tarafından öldürülmeden önce neyle uğraştığını söyleyebilirim size. pi’nin ilk 100 basamağını sayabilirim. turuncuyu gösterebilirim. 52 günün hikayesini, gizmo’nun oyunlarını, babamın yalnızlığını, annemin gözlerini… zakkum ve ot kokusunu tarif edebilirim. bir pink floyd türküsünden dem de vurabilirim. 03.02.2003’ü, ara sokakları, mahalle kahvelerini, melekleri, yürümeyi, can sıkıntısını yada duvarları… zaman üstüne ahkam kesebilirim. çirkinlikleri bir anda… yok yok. en iyisi sahanda yumurta tarifi vermek.

Tek Yorum

BUGÜN MEĞER Kİ

haşlıyorum. soğuduktan sonra parçalayıp tabağına koyuyorum. kokuyu alınca miskin miskin tabağın yanına geliyor. etraflıca kokluyor. burun kıvırıp yatağına geri dönüyor. nasıl olsa yiyecek. umursamıyorum. çalışmaya daldığım zaman arkamda beliriyor ağzında bir tavuk parçasıyla. “hav hav”. oyun. o saklayacak ben de bulmaya çalışacağım. odadan salına salına çıkıyor. şimdiye kadar hiç arkasından gitmedim. körlüğüne saygım var. ne de olsa onun oyunu bu. tekrar kitaba dönüyorum. işareti yine o veriyor; “hav hav”. kalkıp tüm odaları teker teker arıyorum. kapı arkalarına, yatak altlarına, dolapların yanındaki boşluklara kadar aklıma gelen her yere bakıyorum. yok. bulamıyorum. hiç de bulamadım zaten. sıkılıp tekrar masama dönüyorum. bir zaman…

Yorum Bırak

BUGÜN YEMEKLİ VAGON

ESKİŞEHİR NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE, İSTEMDE BULUNAN: Ömür F. KONU: Medeni kanun m.408* muvacehesinde kendi isteği ile kısıtlanma talebidir. DELİLLER: Bilirkişi raporu, tanıklar (eş, dost, hısım, hasım, akraba, Çengelköy, kırmızı, pembe yanaklı gizmo, eski ve yeni sevgililer, oda, o da) ve sair her türlü delil. AÇIKLAMALAR: Bir şey değil de, alacakaranlıkta akşama doğru uyanmak kanıma dokunuyor. Hiçbir şey değil de işte, bu ışıkta, bu oda… Resmi kaldırıp yerine iskambil destesinin en kevaşesini, maça kızını koyuyorum. Siz hiç maça kızına aşık oldunuz mu hakim bey? Nereden baksan dört duvar işte. Sahi hakim bey ışığı kim çalıyor? NETİCE-İ TALEP: Yukarıda açıklanan…

Yorum Bırak

BUGÜN BEDDUA

kitabı her okuyuşumda not defterime bir çentik atıyorum. üşenmeden saydım. tam elli dokuz kere okumuşum aynı kitabı. her okuyuşta bir ayrıntı yakaladığım için de fırlatıp atamıyorum bir kenara. mesele aslında doğrudan kitapla ilgili de değil. hatta kitap hiç değil. bir arkadaşım bittiği zaman dünyanın en güzel baharı olacak demişti. bitmesini bekliyorum. kendiliğinden… ama her yatağa yatışımda ya da uyandığımda aynı şeyi tekrarlıyorum. elli dokuz kere lanet olsun.

Tek Yorum

BUGÜN – 1

bozuk parası çıkışmadığı için iki tane lale soğanı verdi. elimde sıklemen saksısı, cebimde lale soğanları yürüdüm porsuk boyunca. yürüdüm.

Yorum Bırak

BUGÜN YALAN

4000 lira mı neydi. ortaokul zamanları… harçlığım günde ucu salça suyuna batırılmış bir çeyrek tostla red-kit almaya yetiyordu. ama ikisine birden mi 4000 lira veriyordum, yoksa sadece red-kit’e mi hatırlamıyorum. bütün seriyi toplamıştım. bazen tekrar tekrar okuduğum oluyordu. annem ben yatılı okula gittiğimde çocuğun tekine vermiş hepsini. işte bu yüzden sahafta iple bağlanmış kitapçıkları görünce tuhaflaştım. şu küçük, renkli, bir zamanlar milliyet gazetesinin verdiği red-kitlerden. dalton ana, kıpırdayan teller, sarah bernhardt, daltonlar meksikada ve diğerleri… pazarlık yapmaya değmeyecek bir paraya aldım tüm desteyi. iki bira ve gizmoya da cips. yollandım eve doğru. keyfim yerindeydi.

Yorum Bırak