İçeriğe geç →

Yazar: Levent Tamay

Yağmurlu Hikâye

Hasan, dedim yağmur var etfaiye suyu gibi, hiç çıkma, kal burada. Gece on bir mi, on iki mi neyse artık. Ben onu dedikten sonra tamam gibisine kafayı salladı. Ben de kalktım mutfağa gittim rakıları tazelemeye. Elimi buzdolabına attım, çat dış kapının sesi geldi. Lan hayırdır filan, seslendim bir iki Hasan, Hasan, adam bastı gitti. İyi dedim, ne diyim. Kendime rakıyı koydum, ekmek kestim, bi’ kase yoğurt aldım geçtim geri salona. Neşet açtım bi’ tane güzelinden. Bir Neşet, ardına bi tane daha, bi tane daha… Aradan yarım saat geçti kapı çaldı. Hayırdır inşallah diye mırıldanarak kalktım, gittim açtım, gelmiş bizimki. Elinde…

Yorum Bırak

Şimdi hep beraber!

Elinde bira, soliste gözlerini dikmiş ama gözleri kapalı. Dudaklarında “bu gece nasıl da benimsin, ne de güzel benimsin” dercesine alaycı bir gülümseme. Dalgalı sarı saçları yapılı, başı hafif sağa eğik. Solist söze girince ağzı aralanıp, dişlerinin arasından dilinin ucu gözüküyor. Gülümsemesi genişliyor Edirne’den Ardahan’a. Dilini alt dudağında hızlıca gezdirip içeri alırken alt dudağını ısırıyor. Gençler çok film izliyor. Belli belirsiz kırdığı dizinin üzerine doğru esneyip geri geliyor ritimle birlikte. Biz kenarda izliyoruz. Anıl var, Seval, Engin. 162 promil ergeniz… İlk sigaramı içtiğim gece. Yirmi bir yıl olmuş. Eksiksiz 21 yıl olmuş. Eski Camel’ını içerdik Engin’in. O geceden bir hafta sonra…

Yorum Bırak

Avokado

– Bu bardaktaki ne? – Avokado çekirdeği – Neden? – Vallahi ne yalan söyleyeyim, bi kız bıraktı. Hatta gitti onun için plastik bardak, kürdan filan aldı. Bu şekilde suya koyuluyormuş. Bir süre sonra çatlayacakmış. Sonra filiz verip büyümeye başlayacak dedi. Demişti, suya koyarken. İyice kök salınca da bahçeye dikeriz diye eklemişti. Dikersin mi demişti yoksa. Yani şu anki durum “dikersin”e daha yakın. – Benden önceki mi oluyor bu kız? – Ben öyle ifade etmezdim. – Başka neler bıraktı peki? – Yani genel itibariyle her şeyini toplayıp gitmiş. Bir tek çamaşır makinesinde çoraplarını unutmuş– Ha şu yukarıdakiler onun yani – Atmamış…

Tek Yorum

Watsap Hikayesi

Naber napıyosun? Ben de iyiyim. İdare eder yani. Maceralı :) Geldik sanıp trenden inmişim. Uyku mahmuru. Tren bastı gitti. Dağın başında bi köy istasyonunda kaldım. Oraya geliyordum. Sordum canım onu. Bir sonraki tren yarın sabahmış. Gerçi bir de yük katarı varmış. İstersen onunla gönderelim seni dediler ama çok sürermiş, “çok cefalı olur, ekspresi bekle, yatarsın şurada bankta” dedi memur. Öyle yapacağım. Yaptım yani. Banktayım şu anda. Battaniye de verdiler. Aslında öyle olmadı. Yalan söyledim. Her istasyonda duruyordu. Artık midem bulanmaya başlamıştı. Eeeh deyip indim. Gece gece. Sonunu düşünmedim. Çok sıkılmıştım. Ben ne bileyim burada kalacak yer olmadığını. Burada kalacak yer…

Yorum Bırak

Mecidiyeköy Hikayesi

Üç aşk hikayesinin üçüncüsü – Pardon kardeş, bu fotoğraftakini tanır mısın?– Yok abi tanımıyorum – Karnın aç mı? – Aç – İyi, hadi bi çorba içelim madem senden Taşkın abi bu sohbetle karara varacak olsan bir nevi dilencidir. Kendisiyle ilişkini bu noktada keser, tatsız bi yüz ifadesiyle “deli midir nedir?” diyerek arkanı dönüp gidersen; “Mecidiyeköy metrobüs durağı çıkışında bir deli vardı bugün, fotoğraf gösterip para koparmaya çalışıyordu” diye anlatacağın, pek de kimsenin ilgilenmeyeceği bir günsonu anekdotu olur ancak. İki gün sonra da onu ne sen hatırlarsın ne de bahsettiğin arkadaşların. Bizim hatıramızda konu çorbacıya taşındı. Çorbacısını da önceden belirlemiş olan…

Yorum Bırak

Deli Hikayesi

Üç aşk hikayesinin ikincisi Uyumadan önce sana bir şey anlatmak istedim ama yoksun. Yoksun yani. “Yok” olmuşsun. Bir dönem hiç yokmuşsun. Ardından yıllarca var olduğun bir dönem yaşanmış ama benim haberim yokmuş. Sonra benim için de var olmuşsun. Şimdi yoksun. Bu tuhaf. Psikiyatriste gittim; sorun “yok” olman değilmiş. Esasen sorun, bir sorun olmadığını kabul etmememmiş. Yokluğun aslında sorun değilmiş. Olurmuş böyle. Yani onun için zaten sorun değilmiş ama benim için de sorun olmaması gerekiyormuş. Bir sürü insan varmış, hayatımıza girebilir, girmeyebilir veya girip çıkabilirlermiş. Biz de birilerinin hayatlarına girip çıkıyormuşuz. Ona da olmuş. Bunlar normal şeylermiş yani. Bunları çok büyütmemek…

Yorum Bırak

Buzdolaplı Hikaye

Üç aşk hikayesinin birincisi “Bu buzdolabı tanıştığımızda eski eşimindi. Benim de buzdolabım vardı. Neyse sonra evlendik. Benim buzdolabını attık mı n’aptık… Onunkini kullanmaya başladık. Sonra o gitti. Buzdolabı bende kaldı. Benim eski buzdolabım nerde Kamil? Hea? Ya hurdalıkta, ya çöplükte bi yerde. Bu buzdolabı da piç gibi kaldı burda. Yazık günah. Halbuki onun evindeki o eski halini görecektin, nasıl neşeliydi. Üzerinde fotoğraflar, o şeylerden ne o, mıknatıslı şeylerden, efendim arkadaşlarından küçük notlar motlar, kalpli filan. Şimdi iki kebapçı, bir çorbacı, bir de su bayisi telefonu”. -Tekel de var-Yaşa. Tekel de var. Söyleyim mi birer bira? Cila?-Yavuz Abi kafan güzel oldu…

Yorum Bırak

Veda

… Yazma! Ne yaşadıklarını yazabilirsin aslında, ne de yazdıkların seni özlediğin kıyılarına getirir yaşamın. … Yazmak Cehennemi K. Sinan Küçük     Kelimeler, daha da ötesi “söz” dedikleri işte, “kelam”… işlevsiz kalır bazen. Hiçbir derde derman olmaz. Bir tepenin üstünde ağır makineli tüfeğin vardır ama karşındaki öyle çok oluverir ki birden, arkasında bıraktığı toz bulutuyla yürür gelir üzerine. Kelimelerin acz içinde uçuşurken, varolan dünyan ürkütücü bir gürültüyle üstüne yıkılıverir. Altında kalır, ölür gidersin mecazen. Kendi hayat maceran içinde mecazen ölmek gerçekten ölmekten her zaman daha acılıdır… Acılıymış… Acılıymışdır… Sıcağı sıcağına anlamazsın. Anlamayınca anlatamazsın da… Çok sonra bir gün biri, belki…

Yorum Bırak

Uzak

Ölmediysen yeni bi şarkı söyle. Çiçek açıp meyve ver. Şekeri uzat. Nefret et. Çok sev. Karda yuvarlan. Umutlan. Gözlerin parlasın. Ben şarkı söyleyemem ki deyip ağlama. En güzelini sen söyledin ya hani. Sen. Bir şeyin içinde olduğunda güzel eden. Ölmediysen yeni bir şarkı söyle. Çiçek açıp meyve ver. Çileği şekere ban.

Yorum Bırak

SYKLMLR Fanzin 4. Sayı Çıktı

SYKLMLR Fanzin’in 4. sayısına, Sosyal Kitabevi (Kadıköy Akmar Pasajı), Mephisto Kitabevi (Beşiktaş), Mephisto Kitabevi (İstiklal Caddesi) adreslerinden ulaşabilirsiniz. Dağıttığımız mekanlara ulaşmakta güçlük çekenler veya önceki sayıları da edinmek isteyenler iletişim sayfasından bizimle irtibat kurabilirler. SYKLMLR Fanzin’i kendi basıp dağıtmak isteyenler buraya tıklayarak tüm sayıların baskıya hazır PDF’lerine ulaşabilir. Fanzin: (isim, ing.) fan+(maga)zine, Finansal ve hiyerarşik yapılardan uzak, alternatif basılı materyeldir. Belirsiz aralıklarla çıkan fanzinler genellikle fotokopi ile çoğaltılarak satış amacı güdülmeden dağıtılır.

Yorum Bırak

Payanda / 20

Dingin gecenin ortalarında bir yerde birdenbire uyanıp, nerede olduğumu anlamaya çalıştığım birkaç saniyenin ardından, Ceren’in omzuna yüzümü bastırarak, aniden ve şiddetle ağlamaya başladım. Hıçkırıklarımı dindirmeye çalıştıkça daha derinden yeni bir atak başlıyor, gecenin saf sessizliğinde bütün apartmanı ayağa kaldıracak şiddetle gırtlağımdan çıkan sesleri durdurmam gerektiği düşüncesi kontrolü daha da kaybetmeme sebep oluyordu. Ceren, bu sinir krizi sürerken, sanki hiç uyumamış, sevişmemizin ardından ben uykuya dalınca gözlerini tavana dikip o anı beklemiş gibi düz, soğukkanlı ve hazırlıklı bir hamleyle kolunu başımın altından geçirdi ve omzumu tuttu. Artık sol göğsü üzerinde duran başımı koklayıp öptükten sonra iç çekmelerim arasında bir fırsat yakalayıp…

Yorum Bırak

Üçköşe

“Geceleri evin kapısı açık uyuyorum Rüstem abi” Ramazan üç köşelidir. Kafası yani. Ters bir üçgene benzer. Armuta benzetenler de olur. İnce çenesinden yukarı doğru genişleyen, alnında boynuz gibi çıkıntılarla son bulan üç köşeli kafası vardır üç köşeli Ramazan’ın. Bizim mahallenin çocuğudur. Burada doğmuş büyümüş. Anası babası da burada doğmuş büyümüş. Onların ana babalarından da burada doğan büyüyenler var. Başka yerde doğanlar da var. Ama üç kuşaktır Hicazkârlıyız dese başı ağrımaz. Kınayan da çıkmaz. Hicazkârımız adını aslen Dereboylu büyük kanun üstadı Meftûn Şekip’ten alır. O zaman itin öldüğü yer olan mahallemizde şimdilerde yerinde yeller esen pınarın başına rakı içip demlenmeye gelen…

Yorum Bırak

Abime bi traş limon

… Bak bak, onu siktiret şimdi bak hikayeyi dinle. Temmuz’un ortası İstanbul’dayız. İstanbul gene yüz elli beş derece amına koyim. Beşiktaş’ta rakı masası full artı full artı promosyonlar. Kafalar filim ama porno filim. Eksiği yok fazlası var, bin üç yüz promil tapagaz dramdayız. Metin hatunu terketmiş ağlıyor ben n’aptım diye. Gerizekalı pişman olmuş dönecek, karı üç günde yeni manita yapmış, bu da bize fotoğrafını gösteriyo. Eleman İtalyan milli takımının aynısı amına koyim. Hiç bi’şey yapmadan dursa milli gururumuz. Bi’şey diyemiyoz tabi biz. Yenge adına sevinçliyiz. Ama tabi boş boş da konuşuyoz. İşte ya evlenseydiniz, yok efendim düğünden önce filan olsaydı.…

Yorum Bırak

Amoris vulnus idem sanat qui facit

“Bak” diye girdi söze. “Bak ben artık çok yoruldum. Öyle yoruldum ki; artık bu ilişkinin içerisinde yalnızca sessiz bir an arıyorum dinlenmek için. Sakin ve huzurlu bir an arıyorum. Dingin bir uyku. Hani kumsalda akşamüzeri herkes çekilir, deniz çarşaf gibi olur ya bir yarım saatliğine. İşte o denizde sırtüstü yatıp kendini suya bıraktığın ânı istiyorum. Ve…” Bir anlık sessizliğin ardından gırtlağını temizlerken önümüzdeki sehpaya uzanıp iki gündür orada duruyor olması muhtemel bardağın dibindeki suyu içti. Konuşmanın önemli bir anında olduğumuz çok belliydi. Doğum sancısı başlamıştı ve merak içerisinde o kelimelerin dünyaya gelmesini, konfeti gibi havaya saçılmasını ve üzerimize ağır ağır…

Yorum Bırak

Uluslararası Uzay İstasyonu

Muhsin geçmekte olan günlerinin büyük çoğunluğunda olduğu gibi sabah aceleyle ağzına attığı birkaç lokma ekmek ve peynirin ardından balkonda ilk sigarasını yakmış, sonra da yine çay yapmaya üşenmesine içerlemişti. “Bi çay yapaydım iyiydi” diye geçirdi aklından. Sigaranın ağzında bıraktığı tadın suyla gitmeyeceğini bildiği halde bir bardak da su almıştı yanına. Suyu içince, çay meselesini yeniden düşünüp suratını ekşitti. “Bi çay olaydı”. Soğuk kış esintisinin getirdiği toz zerrelerinden biri gözüne kaçınca sevindi. Kısa süreliğine de olsa bir iş bulmuştu kendine. Gözünü ağır hareketlerle bir süre ovaladıysa da gözünü kırpınca toz tanesini hala hissedebiliyordu. Yarıladığı sigarasını küllüğe bırakıp banyoya gitti. Ayna karşısında…

Yorum Bırak