İçeriğe geç →

Yazar: Koçak

BEN BİR HAMAM BÖCEĞİYİM

Ben bir hamam böceğiyim, kuytularda yaşar kırıntılarla beslenirim. Geçen gün barda görmüşsün beni. İçmişim iyice, dagıtmışım. Acımışsın halime arkadaşlar söyledi. Sen acıma bana. Ben sızabilirim barda, yahut fahişe koynunda. Ölmem ama. Bilim adamları bile söyledi, nükleer savaştan sonra hayatta kalması en muhtemel tür benim. Boklu cami helalarından, kalorifer peteklerinden, çekyat altlarından fırlar mutlu insanların yılbaşlarından, bayramlardan, mum ışıklı sevgililer günü sevişmelerinden artakalan kırıntılarla beslenirim ben. Her gün aynı yemeği yerim de hiç şikayet etmem. Bir gece sabaha kadar radyoda fikret kızılok çalmasını bekledim de çalmadı. O gecenin sabahı okul tuvaletinde otuz bir çekmiştim. Televole izlerken de arada otuz bir çekerim…

Yorum Bırak

İRİS

Göz bebeğini çevreleyen o renkli halka var ya, mavisi olur, elası olur, işte o halkaya iris denir. İris, eski yunanda bir tanrıdır. Tanrılardan haber taşıyan bir tanrı. Gökyüzünden yer yüzüne inmek için gök kuşağını kullanır. Gözün renkli kısmına adını vermeleri ondan. Siz kaç kişiyle göz göze gelince tanrılarla konuştuğunuzu hissedersiniz?

Yorum Bırak

İNSAN BAHARDA ÖLMEZ

Çok sigara içme, öleceksin dedi sevdiğim kız. İsmi Bahar. Bir yumru gelip düğümlendi boğazıma. Yutkunamadım. Geçen ilkbaharda doktora gitmiştik dedemle. Doktor, bu kadar sigara içersen ölürsün dedi açık açık. Dedem adamın yüzüne baktı, “şu dışardaki havaya bak. İnsan baharda ölmez”. Titriyordu sinirden. Dedem baharda ölmedi. Kışın ortasındayız ve komaya girdi iki gün önce. İhtiyar ölüme çok yakın artık. Çok sigara içme, öleceksin dedi sevdiğim kız. Ben baharda ölmem diyemedim. Nasıl derim, yakışıklı bir adamla altı ay önce nişanlandı kız. Bir yumru gelip düğümlendi boğazıma. Yutkunamadım.

Yorum Bırak

ÖYLE KOLAY DELİRECEK GÖZ VAR MI BENDE?

Hayatın hesaplanamaz olduğu ve olasılıkların sınırsızlığı fikrini içsellestirdiğim anlarda oturduğum yerden fırlıyorum. Önce odanın içinde volta atmaya başlıyorum. Sonra kendimi sokağa atıyorum. Ağzım köpürüyor. Düş gücüm zincirlerini kırıyor. Günlük hayallerden başlıyorum. Ütopyalar sonra. Kesmiyor. Kendimi, uzak yıldızlardan birinde kur yaparken, ıhlamur ağacı kokan, melekler gibi sırtında kanatları, kızıl tenli, mavi gözlü dişi bir yaratıkla sevişirken buluyorum. Benim gibi bir adam, yanından geçen mini etekli kıza bakmıyor düşünün. Zincirleyin beni, bağlayın. Devrim falan yapmalıyım. Ötesi varsa onu da yaparım. Bütün kadınlar kavramlaşıyor. Aromalı, yumuşak bir şekere dönüşüyor kadın. Emip, sindiriyorum. Az acı çektirmediler ben insanken. Evet, insanken dedim. Ol diyorum oluyor.…

Yorum Bırak

PARKTA BİR BANKA OTURMUŞ İNSANLARI İZLİYORDUM

Parkta bir banka oturmuş insanları izliyordum. Bir araba yanaştı. İçinden ben indim. Karım ve çocuğum var yanımda. Kilo almışım iyice. Kel kafalıyım ama üstüm başım düzgün. Çocuğu oynatmaya gelmişiz. Daha ben “ne oluyoruz” demeden çocukluğum da gelmez mi? – Oturabilir miyim abi? – Otur bakalım, ne sevimlisin sen öyle. – Çekirdek ister misin abi? – Yok, ben sigara içiyorum. – Sigara sağlığa zararlıdır demişti annem. – Sen büyüyünce her şeyden şüpheleneceksin. Sürekli bu sızıyla yaşayacaksın. Gülüşüne bile bu acı sinecek. Kendine katlanabilmek için bol bol sigara ve alkol tüketeceksin. Cin gibiydi ufaklık. Yüzünde bir gülümseme, orta yaşlı kel adamı işaret…

Yorum Bırak

İÇİNCE DİLİM ÇÖZÜLÜYOR

İstanbul’dan arkadaşım aradı. Çok iyi oğlandır. O kadar iyidir ki hakkaten oğlandır. Bu bir kızla çıkıyor şimdilerde. Deri pantolon giyen, rock dinleyen bir hatun. Bizimkini yatağa bağlayıp yalamış yarım saat. Dedi ki aklıma sen geldin. Ya böyle bir durumda insanın aklına niye ben geliyim? Sordum ben de. Efendim bizimkisi coşup kendinden geçiyormuş, hiç hissetmediği şeyler hissediyormuş. Ve en önemlisi kendini erkek gibi hissediyormuş. İçtiğimiz bir gün ona demişim ki bütün anneler oğullarını iğdiş eder. Babalarımıza duydukları gizli öfkeyi bizi yumuşatarak yatıştırırlar. Şimdi haklı buluyormuş beni. Hatırlamıyorum böyle bir şey dediğimi ben. Ne zaman dedim zaten hatırlamıyorum. Yok imkanı yok hatırlıyamadım.…

Yorum Bırak

KARLAR ÜLKESİNİN GAZABI BÜYÜK KRALİÇESİ

Gece arkadaşımla yürüyüşe çıktık. Hava acayip soğuk. Cep kanyağı aldık. Çeke çeke gidiyoruz. Sohbet öyle keyifli bir hale geldi ki bir kanyak daha aldık. Sonra üçüncüyü aldık. Keşke dedim şimdi kar yağsa. Yarın yine yağsa. Aralıksız her gün kar yağsa, alttakinin erimesine izin vermeden. Kar öyle azıtsa ki bu şehirde mahsur kalsak. Ne hava ne kara yolu ulaşamasalar bize. Yıllar sonra kar dinince bu şehirden yeni bir ırk çıksa yeryüzüne. Ve şaşırsalar, cep telefonları göt kadar olmuş, binalar beş metre uzamış. Ve şaşırsalar insanlar hiç değişmemiş. Pompalılarla avlasalar bizim ırkımızı. Ormanlarda saklansak. Şehir kar altındayken gizli bir geçit olsun ama…

Yorum Bırak

YOKSULLARA YARDIM EDİN DEMEK YOKSULLUĞU YOK ETMEYİN DEMEK ASLINDA

İslam rönesansı diye bir saçmalık icad edildi. Duymayan duysun. Televizyonlarda her gün bir yığın ilahiyatçı çıkıp artık islamın Kuran’a göre yorumlanacağını söylüyor. Dinimizi anadilimizde okuyup anlayınca taassubu yenecekmişiz. Araplar bu dini 1400 yıldır kendi ana dillerinden duyuyorlar. Namaz kılarken, vaaz dinlerken ne dendiğini anlamamaları mümkün değil. Geldikleri nokta ortada. Bütün bir ramazan, Yaşar Nuri tayfası ekranları işgal etti. Farkettiniz mi basın bu adamları çok seviyor. “Aydın” din adamlarını. Efendim şöyle yapınca oruç bozulmazmış, cuma namazı şu kadar rekatmış, peygamber o kadar kadınla birlikte olmamış, islam kadına haklarını geri vermis falan. Ey müslüman! Nimet bu kadar kutsalsa, soluk aldığın hava, içtiğin…

Yorum Bırak

NE ZAMAN AKLINA KOYMUŞTU BİLMİYORUM

Ne zaman aklına koymuştu bilmiyorum. Her akşam elindeki torbada beş ekmek, dönerdi evine yorgun argın. İki çocuğu vardı. Vakti gelince evlendiği bir de kadın. Saçlarını yana tarar, hep kahverengi takım elbise giyerdi. Bakınca anlardınız memur olduğunu. Yılbaşında piyango da alır mıydı bilmiyorum. Alıyordu herhalde. Her gün daha sessiz oluyordu yalnız. Bir gün, kaset almakla yarım kilo kıyma arasında bocalarken yine, televizyonda Hülya Avşar’ı dinleyeceğini düşündü. O gün bir kaset aldı kendine. Önce anne babası vardı. Anne babası, hep fakir, hep yorgun, vicdanında unutmasına izin vermeyen sızı. Sonra dedim ya zamanı geldi evlendi. Anadolu’da kasabadan kasabaya dolanırken evlilik kurumunu eleştiremez insan.…

Yorum Bırak

SEVDİĞİM KIZ ŞİZOFRENMİŞ

Bir filmde izlemiştim; adam kıza söylüyordu: “Çok uzun zaman önce evrendeki bütün atomlar biraradaymış. Hepsi bir fındık tanesi hacmine sıkışmış. Sonra büyük bir patlamayla saçılmışlar, evren oluşmuş. Milyarlarca yıl sonra, evrenin bu köşesinde, bu şehirde yeniden kavuşuyoruz biz aslında”. Sevdiğim kız şizofrenmiş, bugün öğrendim. Umrumda değil. Onu çok uzun süre özledim ben.

Yorum Bırak

MOBİLYALAR OLMASA NE OLUR?

Bu saatlerde sokak köpekleri daha cesur olur, ayyaşları ısırmaya karar verirler. Uyuyamıyorum. Prozac alsam mı diye düşündüm. Gurur kırıcı bir yanı var bunun. Ben de yatmadan önce Cezmi Ersöz okuyorum. Adam kötü bir yazar olsa da okuduğum en kirletilmemiş ve kirlenmemiş insan. İki posta çaktıktan sonra hala böyle kalıyorsa ben bu adama veririm diyim. Gece yarım saat okuyunca insan acayip rahatlıyor. “Senin gemin camdan sevgili, uzaktan görebiliyorum bu kanla kaplı denizde”. Uyku ilaci, anti depresan almayı düşünen herkese tavsiye edilir. Yeğenim bize geldi. Beş yaşında daha. Yatarken masal anlatmamı istedi. Elime bir kitap tutuşturdu. prensler prensesler ve mutlu yaşadılar falan.…

Yorum Bırak

SEN AŞKA YAZGILISIN ÇOCUK

Sen aşka yazgılısın çocuk Dudaklarının hemen titreyivermesinden belli Yüzün kızarınca saklanacak yer aramandan belli Sen değil misin sapasağlamken ve otuz küsur kadınla yatmışken seni seviyorum deyince mide kanaması geçiren? Yarım litre kan kusmak anlatmadı mı sana seni? Bekaret neymiş ögretmedi mi? Sen aşka yazgılısın çocuk.

Yorum Bırak

İNSAN NEDİR?

İnsan nedir? Genelevin çırpı bacaklı çocuk fahişelerinden tiksinen varlık mı? Altındaki fahişenin kalp atışlarını sağ memenin altında duyunca şevkat duymak mıdır insan olmak? Beş dakika sonra aynı kadına arkadan girmek midir? İrin ırmakları akıyor içimizde, yüzleşmeye gücümüz yetmiyor. Düşlerimiz ipotek koyuyor aklımıza bile. Nasıl boğulmayız? Büyük mavi denize dökülür ırmaklar. Deniz de gerçek. O denizde hayat buldu, ordan karaya çıktı tanrı da sevgi de. Biliyor musun insan öldürmemiş kişi insan sevmez. Damarlarım bu kentin lağımı.

Yorum Bırak

ELLERİNİZ SEVGİLİ BAYAN

Elleriniz sevgili bayan, kusursuz ve alabildiğine beyaz. Elleriniz öyle küçük, tatlı bir ezgi gibi. Sanki hiç acı çekmemiş parmaklarınız. Hiç ağır bir yük kaldırmamış. Ancak öpülmekten uykusuz kalmış elleriniz. Damarlarınız nasıl saydam öyle; baharda eriyen kar suları gibi. Elleriniz hiç parasız da kalmamış belli. Ne olur bir sigara içimlik durun öyle. Beynim yanıyor benim, sabahlara kadar okumaktan. Gözlerim kan çanağı. Elleriniz gerekli bana bugün. Su kadar, taze bir nefes kadar. Tutup avuçlarımın arasında ısıtmalıyım bir çocuğu okşar gibi. Yanıyorum. Boğazım da şiş. Çalışmalıyım üstelik. Elleriniz olmasa çalışırım da.

Yorum Bırak

ŞU SOKAK KÖPEKLERİ NE KADAR BİLGE BAKARLAR

Şu sokak köpekleri ne kadar bilge bakarlar. Tekme atan adam, insan olduğunu ispatlıyor bir şekilde. Kızartıp yiyorum her gün kuzucukları, tavukları. Pek de güzel oluyor. Benim en büyük utancım bir kurbağanın kafasına işemiş olduğum gerçeği. Affet beni tanrım, kurbağa affetmez nasılsa. Yaz tatili yaptığımız kampın uyduruk bir tuvaleti vardı. Gece yarısı girdim. Ses duyunca delikten içeri baktim. Söz konusu kurbağa gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Sıçrayamayacağı kadar derin lanet çukur. İşedim. Tam kafasının üstüne tazyikle işedim. Vırakladı, çırpındı. Belki ısınmıştır. Arkama bakmadan kaçtım oradan. Kırlarda otlayan inekleri yerken acımıyorum da neden bu kurbağa rahatsız ediyor beni? İnsan bok çukurundaki kurbağanın yerine…

Yorum Bırak